Suriye Devrimi trajik bir durumda. Tüm cephelerden saldırı altında; Esad rejiminin güçleri ve onun bölgesel ve uluslararası müttefikleri tarafından, Batı emperyalizminin aleni müttefikleri tarafından ve mezhepçi cihatçı gruplar tarafından. Aralarındaki husumete rağmen, bu farklı güçlerin, tüm dinlerden ve etnik kökenlerden gelen Suriyelileri rejimi devirme mücadelesinde birleştiren asıl demokratik devrimci hareketi ezmekten müşterek bir çıkarları var.
AÇIKLAMALAR
Suriyeli devrimcileri katledenleri lanetliyoruz!
Halkın Kurtuluşu birlikleriyle Halep'te rejime karşı ön cephede savaşan Suriyeli devrimci sosyalistlere Hama'dan yardım götürmek isteyen yoldaşlarımız, Ahmed ve Rami, yol üzerindeki bir kontrol noktasında devrimin düşmanı El Nusra Cephesi ile yaşanan çatışmada hayatlarını kaybettiler.
IŞİD ve El Nusra gibi İslamcı gruplar, katil Esad'a karşı geniş kitlelerin 3 yılı aşkın süredir verdiği mücadele içinde, güç sahibi oldukları yerlerde Baas rejimininkine benzer otoriter uygulamalarıyla halk ayaklanmasını boğmak ve yok etmek istiyorlar.
DİP’in yanındayız: İşgalci Türkiye, Kıbrıs’tan defol!
Durmadan nefret suçları işlemesine, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmesine mahkemelerin seyirci kaldığı sağcı Yeni Akit gazetesi, bugünkü manşetinde Devrimci İşçi Partisi'ni hedef gösterdi.
2011 yılında Kıbrıs'ın kuzeyinde yüz binlerin katıldığı Toplumsal Varoluş Mitingleri'ne destek için Ankara'da Kıbrıslı öğrencilerle beraber yapılan eylemin fotoğrafı, bugün manşete taşındı.
"İhanetin DİP'i" başlığını atan Yeni Akit, Kıbrıs'ta Türkiye'nin askeri işgaline karşı çıkan DİP üyelerini "Rum işbirlikçileri" olarak adlandırdı.
Ankara'daki o destek eyleminde DSİP üyeleri de vardı. Biz de "İşgalci Türkiye, Kıbrıs'tan defol" diye haykırdık.
Seçimlerin ardından: AKP’ye karşı özgürlükçü muhalefeti örgütleyelim!
Gezi direnişi ve ardından 17 Aralık'ta açığa çıkan dev boyutlu yolsuzluk ilişkilerine rağmen, AKP, 30 Mart'ta oylarını bir önceki yerel seçimlere göre ciddi oranda arttırdı.
Oysa kamuoyu yoklamalarında, hem AKP tabanında hem de tüm toplumda, yolsuzluk ve rüşvet iddialarının doğru olduğunu düşünenlerin oranının oldukça yüksek olduğu görülüyordu.
"AKP gitsin de nasıl giderse gitsin" fikrini savunan ulusalcı koalisyonun taktikleri; istikrarsızlık ve ses kaydı politikaları, sağdan sola çeşitli unsurları bir araya getiren ilkesiz ittifaklardan ve demokrasi dışı yöntemlerden medet umma politikaları, Erdoğan'ın büyük yığınları Gezi ve sonrasında olanlarla Mısır'daki askeri darbenin aynı şey olduğuna ikna etmesine hizmet ediyor. AKP liderliği, darbecilerden nefret eden emekçi sınıfları etkilemek ve kendisi etrafında konsolide etmek için sistematik olarak bu fikri işledi.
Taksim Meydanı'nda 1 Mayıs yasağına karşı birleşelim!
AKP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Kadir Topbaş, katıldığı bir televizyon programında, Taksim'de 1 Mayıs kutlamalarının "günlük yaşamı olumsuz etkilediğini" öne sürerek, seçildiği takdirde meydanın yine emekçilere kapatılacağının sinyalini verdi.
Taksim Meydanı, yalnızca 1 Mayıs meydanı değildir; solcuların toplandığı, gösteri yaptığı yer değildir.
Müslümanların da meydanıdır, eşcinsellerin de. Herkesin meydanıdır.
Taksim Meydanı'nı bu 1 Mayıs'ta gerçek sol niteliğine kavuşturmak için çağrı yapıyoruz.
Türkiye, Kesab’daki sorumluluğundan Ermeni sığınmacılara mülteci kampı önererek kurtulamaz
Muhalif grupların Kesab saldırısının arka planında Türkiye'nin sınırlarını açarak destek verdiği iddiaları karşısında doyurucu hiçbir kanıt yokken, Dışişleri Bakanlığı'nın Kesab'dan sürülen Ermeniler için mülteci kampı önerisini tam bir ikiyüzlülük olarak görüyoruz.
Kesab, Türkiye tarafından gelen silahlı grupların saldırısı altındayken, Türkiye'nin Kesab üzerindeki Suriye uçağını düşürmüş olması, saldırıya destek verilmesi dışında daha başka nasıl yorumlanabilir?
Ele geçirilmesiyle muhaliflerin denize erişim olanağı bulduğu Kesab, Suriye iç savaşı açısından taşıdığı stratejik önem bir tarafa, hatta belki bunun da ötesinde, bölgedeki tarihi Ermeni yerleşim yerlerinden birisi olması açısından da çok önemlidir.
Sarıgül: Ucube projelere devam!
CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Mustafa Sarıgül, 3. Havalimanı projesini desteklediklerini ancak "yerinin değiştirilebileceğini", 3. Köprü projesini ise "daha fazla ağaç kesilmeden" tamamlayacaklarını söylüyor.
Daha önce AKP ile CHP, Taksim'e ilişkin projeyi "plan tadilatı" adı altında Büyükşehir Meclisi'nde birlikte onaylamışlardı.
Egemen sınıfın iki partisi, doğanın talanı, şehrin halkın katılımı olmadan yönetilmesi ve rant konusunda birbirleriyle anlaşıyorlar. Yılda 1500 plan tadilatı kararını oybirliği ile alıyorlar. Kimi zaman milyarca lira gelir aktarımı yapılıyor. Devlet partileri bu yağmadan besleniyor.
AKP, 3. Köprü ve 3. Havalimanı projelerine kamuoyunun destek verdiğini iddia ediyor. Oysa bu doğru değil.
Erdoğan’ın savaş hayallerine geçit yok!
TSK, dün Baas rejimine ait bir savaş uçağını füzeyle vurarak düşürdü. Tayyip Erdoğan, Kocaeli mitinginde TSK'yı tebrik etti, "Bundan sonra bizim tokadımız ağır olacak" dedi. Savaş tamtamları çalarak Genelkurmay'ı alkışlattı.
Gezi direnişine polis terörüyle yanıt veren, Berkin Elvan'ı ve nicelerini öldüren katillere "emri kendisinin verdiğini" göğsünü gere gere söyleyen Başbakan, yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının "uluslararası bir komplo" ve "darbe girişimi" olduğunu belirterek herkesi kendisiyle birlikte "istiklal mücadelesi" vermeye çağırıyor.
İstanbul’un son sürgünleri
Bundan tam 50 yıl önce, 16 Mart 1964'te, gizli bir kararname ile İstanbul'da yaşayan Yunan uyruklu Rumlar, evlerini, şehirlerini terk etmek zorunda kaldılar. Kimisine 2 gün, kimisine birkaç hafta süre verildi. Gidenlerin, yanlarına sadece 20 kiloluk eşya ve 200 TL para alma hakları tanındı. Sınırdışı edilecek olanlara, polisler tarafından "zararlı faaliyet" yaptığına dair bir yazı zorla imzalattırıldı.
13 bin Yunan uyruklu Rum'un sınırdışı edilmesiyle, Türkiye vatandaşı olan eşleri, anneleri, babaları, sevgilileri de İstanbul'u terk etmek zorunda kaldı. Zorunlu tehcir yaklaşık 45 bin insanın hayatını etkiledi.
Berkin Elvan’ın katillerinden hesap sormak için sokağa!
Gezi direnişi sırasında 16 Haziran'da polis tarafından başından gaz kapsülü ile vurulan ve 269 gündür uyutulan Berkin Elvan hayatını kaybetti.
Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz ve diğerlerinde olduğu gibi, bu cinayet de polisin demokratik gösterilere gaz bombaları, TOMA'lar ve plastik mermilerle saldırmasının bir sonucu.
Gezi direnişinde halka saldıranlar, saldırma emrini verenler hâlâ görevlerini sürdürüyor, hiçbiri yargılanmıyor. "Destan yazanlar" korunuyor.
Hırsızları, ırkçıları, barışın düşmanlarını yeneceğiz: Oyları bölme, oylar HDP’ye!
9 Mart 2014, Türkiye demokrasi tarihine kara bir gün olarak geçti.
Fethiye'de HDP seçim bürosunun açılışı, MHP, CHP ve ulusalcı örgüt ve partiler tarafından zorbalıkla engellendi.
Hükümete bağlı polisler, günlerdir sürdürülen tehdit kampanyasının üzerine gelen şiddet dalgasını önlemedikleri gibi, AKP'nin kaymakamı HDP tabelasını indirip Türk bayrağı astı.
Yolsuzlukları da, katilleri ve darbecileri de aklama
AKP'nin, yolsuzlukların üzerini örtmek için ve kendisine karşı kurulmuş bir komplo olduğunu kabul ettirmek için darbe davalarının yolsuzluk dosyalarını ortaya saçan aynı paralel devlet tarafından "milli orduya kurulmuş bir kumpas" olduğu iddiası, ilk sonucunu verdi. Hrant Dink davası sanıklarından Erhan Tuncel, Ergenekon davasından suçlu bulunan ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan İlker Başbuğ ve Zirve Yayınevi'nde üç Hristiyanı saatlerce işkence yaparak öldüren katiller serbest bırakıldı.
Darbelere karşı "Bir daha asla!", "İlker Başbuğ çeneni kapa!" ve "Hrant'ın katili Ergenekon çetesi" sloganlarıyla yürüyen darbe karşıtları ve demokrasi yanlıları için bu, kabul edilemez bir karardır.
İlker Başbuğ suçludur ve darbecidir. Yeri tüm darbecilerin olması gerektiği yer olan cezaevidir. Ayrıca İlker Başbuğ, sadece tutukluluğunun gerekçesi yazılmadığı için serbest bırakıldı, darbecilikten aklanmadı, suçunda bir değişiklik olmadı.