İçinde çok sayıda olumlu adımın olduğu 'demokrasi paketi', her şeyden önce, kolaylaştıracağı iddia edilen Kürt sorununun çözüm süreci açısından, yetersiz, oyalamacı ve Kürt halkının taleplerini karşılamaktan uzak bir içerikte çıkmıştır.

Oyalamacı bir paket

Olağan bir dönemde herhangi bir demokratikleşme hamlesinden söz etmiyoruz, çözüm sürecinde Kürt halkının en temel taleplerinin karşılanıp karşılanmayacağıdır söz konusu olan.

Bu talepler karşılanmamıştır.

Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Paneli'nin (IPCC) raporu, iklim değişikliğinin yaşanmakta olduğunu, sera gazı salınmaya devam edilirse küresel ısınmanın daha da artacağını ve canlı hayatının, bu durumun çok yönlü sonuçlarıyla karşı karşıya kalmasının tartışmasız bir vaka olduğunu ortaya koyuyor.

Bilim insanları, aynı zamanda iklim değişikliğinin yavaşlatılabileceğini ve insan ile birçok tür için yaşamı imkansız kılacak koşulların önlenebileceğini söylüyor.

IPCC raporu, yaklaşmakta olan felaketin sorumlusunun küresel kapitalizm ve her bir hükümet olduğunu da ortaya koyuyor.

Antakya'da dün akşam Ahmet Atakan adlı 22 yaşındaki genç, polisin göstericilere uyguladığı şiddet sonucunda hayatını kaybetti.

Devlet terörünün, çetelerin, polisin şimdiye kadar öldürdüğü sayısız insanın hesabı sorulmadı, dosyalar kapatıldı, mahkemeler katilleri korudu.

Artık yeter!

Bu yıl 1 Eylül mitingi tüm diğer yıllardan daha büyük bir öneme sahip. 2013 yılının başında başlatılan çözüm süreci, on yıllardır süren savaşa son verilmesi, akan kanın durdurulması ve Kürt halkının haklarının tanınması açısından kritik bir öneme sahip.

Sürecin birinci aşaması tamamlandı. Kürt hareketi, geri çekilmeyle birlikte çatışmasızlık ortamını sağladı.

Şimdi ise çözüm için Kürt halkının siyasi önderliğini muhatap alan hükümetin, kendi payına düşen adımları atması gerekiyor.

Esad'ın gerçekleştirdiği son katliamdan sonra, ABD, İngiltere ve Fransa'nın başını çektiği güçler bir kez daha Suriye'ye askeri olarak müdahale etmeyi tartışıyor. Müdahalenin en yakın zamanda gerçekleştirileceği konuşuluyor.

Baas diktatörlüğü, iki buçuk yıldır Suriye halkına havadan, karadan, "terörle mücadele" adı altında saldırıyor. Devlet güçleri ve Esad yanlısı çeteler, bu süreç içinde on binlerce kişiyi katletti. Milyonlarca kişi evlerini terk edip ülke içinde yer değiştirmek veya komşu ülkelere kaçmak zorunda kaldı. Yüz binlerce muhalif işkencelerden geçirildi. Küresel ve bölgesel müttefiklerinin yardımıyla ayakta duran Esad rejimi, Suriye halkının Arap Baharı'yla başlayan isyanını ezmek için en vahşi yöntemleri kullanıyor.

Mısır ordusunun, halk hareketinin önünü kesmek için 'halkın yanında' olma iddiasıyla gerçekleştirdiği darbeye karşı çıkanlar, bugün katliama uğruyor. Mısır'da darbeciler, barışçıl demokratik protestolara tanklarla ve kurşunlarla saldırdı. Tüm dünya bundan yaklaşık üç yıl önce Tahrir'deki devrimi canlı yayından izlerken, bugün Adeviye ve Nahda'da ordunun barışçıl gösterilere açtığı ateşe şahit oluyor.

Adeviye ve Nahda meydanlarında Mısır ordusunun gerçekleştirdiği katliamı lanetliyoruz.

Tarihi Ergenekon çetesi davası dün sonuçlanırken, saat 19:00'da Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi Yakın Kitabevi önünde DSİP İzmir İl Örgütü bir basın açıklaması gerçekleştirdi ve darbecilere verilen cezalar için "yetmez" dedi.

DSİP İzmir İl Örgütü tarafından çağrısı yapılan basın açıklamasına, bağımsız bireylerin yanı sıra, anarşist örgütler ve ÖSP İzmir İl Örgütü de destek verdi.

Ergenekon davasında kararın açıklanacağı 5 Ağustos günü Gezi direnişiyle darbecileri bir arada göstermeye çalışan çağrılara karşı yapılması planlanan eylem iptal edildi. Darbe karşıtı aktivistler, konuyla ilgili bir açıklama yayımladı.

Ankara'da yapılan Gezi Parkı ile dayanışma eylemleri sırasında vurularak hayatını kaybeden Ethem Sarısülük'ü öldüren polis memuru serbest bırakıldı.

Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ethem'in öldürüldüğü yere "polisle gurur duyduklarını" belirten bir pankart asmıştı. Başbakan, polisin "kahramanlık destanı yazdığını" söyleyerek katillere sahip çıktı.

Gezi direnişçilerine uygulanan polis şiddeti sonucu 3 kişi hayatını kaybetti, 10 bine yakın insan yaralandı.

Biz bu devlet terörünü tanıyoruz.

16 Haziran akşamı İstanbul, Ankara ve Türkiye'nin birçok ilinde Gezi Parkı direnişine karşı uygulanan devlet terörü halk tarafından protesto edilirken, Tuzluçayır'da ırkçı bir saldırı gerçekleşti.

Barış ve Demokrasi Partisi Mamak İlçe Örgütü, Gezi Parkı direnişçilerine yönelik polis saldırısını protesto ettiğini söyleyen kitle tarafından saldırıya uğradı.

TGB ve İP, CHP ve MHP üyelerinin aktif olarak rol aldığı ırkçı saldırı ile Ankara'daki Gezi Parkı protestoları ağır bir yara aldı.

Başbakan Erdoğan, Ankara'da yapılan AKP mitinginde, Gezi Parkı'ndaki eylemcileri tehdit etti. 'Eylemler sona ermezse güvenlik güçleri sona erdirmesini bilir' dedi. Birkaç saat sonra İstanbul polisi, Gezi Parkı'ndaki eylemcilere en sert müdahalesini gerçekleştirdi.

TOMA'lar, gaz bombaları, basınçlı suyla beraber Gezi Parkı'nı, İsrail ordusunun Gazze'ye saldırısı gibi bir şiddet uygulayarak bastı.

Şu anda gözaltılar var, yaralılar var. Polis çadırları söküyor. Bir araya gelen en küçük kalabalıklara bile gaz bombasıyla saldırıyor.

Devrimci Sosyalist İşçi Partisi'nin (DSİP) Gezi Parkı'nda dağıttığı ikinci bildiri:

Gezi Parkı'nı savunmak, polis terörünü durdurmak, hayatımıza müdahale eden ve baskı uygulayan Erdoğan ile AKP'yi yenmek için günledir direniyoruz.

Öfke ve umut doluyuz. Hep birlikte dünyayı değiştiriyoruz.

Tayyip'in iddia ettiği gibi bu direniş, bir ya da birkaç siyasi partinin değil halkın direnişidir.

Gezi direnişi, baskı altında yaşamak istemeyen liseli, üniversiteli ve işçi gençlerin isyanıdır.

SON SAYI