Balyoz darbe girişiminin sorumlularının yargılandığı davada, darbe planı yapan üç kuvvet komutanı müebbet ceza yedi. Eksik darbe teşebbüsünden cezaları 20 yıla düşürüldü. Birçok komutan darbecilikten ceza yedi. O eksik darbe teşebbüsü tamamlanmış olsa, birçok insan ölecek, Türkiye yeniden işkenceler, idamlar, onbinler hâlinde tutuklamalar döneminden geçecekti.

Bu mahkemenin sonucu darbelere, darbe girişimcilerine ve Ergenekon çetesine karşı birleşik bir mücadelenin zaferi, halkın kazanımıdır. Önce “yargılanamaz” dediler! Suç duyurularında bulunduk. Yargılanmaya başladılar. Sonra “Bu mahkeme bir oyun” dediler. Mahkeme sonuçlandı; “oyun” diyenler açısından sonu kötü biten bir oyun oldu.

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık'ın oğlu Sidar Sakık'ın dün gece elim bir şekilde hayatını kaybettiğini üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Devrimci Sosyalist İşçi Partisi olarak, Sakık ailesine, sevenlerine ve bütün BDP camiasına baş sağlığı ve sabır diliyoruz.

Sidar Sakık'ın ölümü vesilesiyle sosyal medyada dile getirilen ırkçı nefret söylemlerini kınıyor, tüm kalbimizle ve dayanışma duygularımızla Sakık ailesinin ve sevenlerinin yanlarında olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.

Devrimci Sosyalist İşçi Partisi
Genel Başkanı

Doğan Tarkan

12 Eylül darbesi yargılanıyor. 28 Şubat yargılanıyor. 2003’ten bu yana gerçekleşen başarısız darbe girişimleri yargılanıyor. Bunlar demokrasi mücadelesinin, “bir daha asla” diyen emekçilerin kazanımıdır.

12 Eylül referandumunda “yetmez ama evet” oylarıyla bu kazanımların önünü açtık. Bir kapı araladık. Aralanan bu kapıdan ilerleyen toplumsal muhalefet, bugün gerçek demokrasi istiyor. Sınırsız düşünce, örgütlenme ve eylem özgürlüğünü kazanıncaya, 12 Eylül zihniyetini kazıyıp atıncaya kadar mücadeleye devam!

AKP, CHP ve MHP’nin, 3 milyona yakın seçmenin oylarıyla meclise giden BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırma girişimi hız kazandı.

Sürekli yargının bağımsızlığından bahseden Başbakan, konu BDP olunca yargıçlara talimat verdiklerini söylemekten çekinmeyerek mecliste de “gereğini” yapacaklarını ekledi.

Bu, çok tehlikeli bir girişimdir. 1994’te BDP’nin öncüllerinden DEP’in milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının ve ardından tutuklanmalarının bedelini, çözümsüzlükle geçen 18 yıl boyunca Türkiye halkları ödemişti.

DSİP Genel Başkanı Doğan Tarkan, tüm dünyada 21 Eylül kabul edilmesine rağmen, yalnızca Türkiye'de ve onun kuzey Kıbrıs'ı işgaliyle oluşturulan kukla devlet KKTC'de barış gününün 1 Eylül'de kutlanmasını eleştirdi. 2. Dünya Savaşı sonrasında Doğu Almanya başta olmak üzere Doğu Bloku ülkelerinin, Polonya işgalinin ayıbını örtmek için barış gününü bu tarihte kutlamaya başladığını hatırlatan Tarkan, "Türkiye’de 1 Eylül’de de elbette barış gösterileri yapılabilir. Kürt savaşı nedeniyle Türkiye’de hemen her gün barış gösterisi yapılsa yeridir ama; 1 Eylül’ü “Dünya Barış Günü” olarak anmak tamamen yanlıştır. 1 Eylül’ü “Dünya Barış Günü” olarak anmak -özellikle de solda- sadece milliyetçiliğin ve Stalinciliğin göstergesidir" dedi.

29. Kürt isyanı bundan tam 28 yıl önce bugün başladı. Geçen onca zamana, dökülen kana, kirli savaşa harcanan devasa ekonomik kaynaklara rağmen, devlet, Kürtlere karşı tutumunu değiştirmemekte ısrar ediyor.

Kürtlerin özgürlüğü tanınmadan bu isyan bitmez. Devlet tutum değiştirmeli, Kürtlerin eşit haklarını ve kimliklerini tanımalıdır.

Malatya’da Alevilere yapılan saldırı ve linç girişimini kınıyoruz. Olayın faillerinin bir an önce yargılanmasını, saldırıya uğrayan aileyi beldeden kovmaya kalkan belediye başkanının görevden alınmasını, saldırganlara müdahale etmeyen polis ve jandarma hakkında derhal soruşturma başlatılmasını istiyoruz.

Alevilere yönelik baskı ve saldırılar, rejimin değişmeyen politikasıdır.

Ergenekon ve darbeci generaller, Sünni-Alevi çatışması planlarını hayata geçirmeye çalışırken, ülkücü faşistler 70’lerden beri linç girişimlerini sürdürmektedir.

Alevi halkının taleplerini karşılamayan AKP hükümeti ve devlet, cemevlerine özgürlük tanımamaktadır. Yargı ve resmi Sünniliğin temsilcisi Diyanet, cemevlerinin ibadethane olmadığını söyleme cüretini kendilerinde bulmaktadır.

DSİP Genel Başkanı Doğan Tarkan, tanınmış 55 "ambalajlı su" şirketinin teşhir edilip cezalandırılmasını istedi. Damacana suların 'yetkili laboratuvarlarca' analizinin yapılıp, 41'inin sularının 'mikroplu ve sağlığa zararlı' çıkması üzerine Sağlık Bakanlığı üzerinde "firmaların ticari itibarını değil, halk sağlığını koru", "firmaların adlarını açıkla" baskısı artıyor.

Emekçilerin kıdem tazminatını yeniden düzenleyen kanun taslağı hakkında açığa çıkan veriler, bu taslağın her yönüyle emekçi düşmanı olduğunu ve yine her vurgusuyla sermaye sahiplerini koruduğunu gösteriyor.

Yapılan düzenleme, esas olarak Kıdem Tazminatı hakkını ulaşılamaz kılıyor, yok ediyor.

Taslak, bir işçi işten çıkarıldığında ya da kendisi ayrıldığında, kıdem tazminatını 15 yıldan önce alamayacağını öngörüyor. İşten çıkarılan bir işçi iş bulamadığında tazminata beş sene sonra hak kazanacak. Askere giden erkekler ve evlenen kadın işçiler kıdem tazminatından mahrum bırakılıyor.

BDP’nin 14 Temmuz mitingine Diyarbakır Valiliği’nce getirilen yasak, devlet zorbalığının bir başka kanıtı olmuştur. Valilik BDP’nin halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeye çalıştığını iddia ediyor. Halkla kolluk kuvvetlerini karşı karşıya getiren, tam da valiliğin yasakçı tutumudur.

Kaldı ki Kürt halkıyla asker ve polis çok uzun bir süredir karşı karşıyadır.

Bunun nedeni halk değil, hükümetin, içişleri bakanının, meclisin, yargının ve ordunun tutumudur!

ESP genel başkan danışmanı ve HDK Yürütme Kurulu üyesi İbrahim Çiçek’in de aralarında bulunduğu 8 ESP’li gözaltına alınarak adliyeye gönderildi.

ESP ve HDK yöneticilerinin gözaltına alınması ifade, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün tanınmadığının açık bir göstergesidir.

Yeni anayasa hazırlıkları yapılmaktayken, sermaye partileri demokratikleşmeden bahsederken, darbelerin ürünü olan askeri vesayetin hukuku sosyalistlere ve Kürt siyasetçilere karşı sürdürülmektedir.

ESP’li sosyalistlere yapılan baskı ve gözaltıları kınıyoruz.

Türkiye halkları barışı ve siyasi çözümü beklerken, savaşı kışkırtan “KCK soruşturması” devam ediyor. 230 binden fazla kamu emekçisinin üye olduğu KESK’in Genel Başkanı Lami Özgen ve çok sayıda sendikacı bu sabah gözaltına alındı.

KESK ve Eğitim-Sen genel merkezleri ile konfederasyona bağlı birçok sendika şubesi polis tarafından basıldı ve arandı. Hâlen 40 KESK üye ve yöneticisi hapiste tutulurken, bugün KESK ve Eğitim-Sen’e yapılan baskınlar hem barışa hem de sendikal haklara yapılmış saldırıdır.

Kürt ve Türk emekçilerinin ortak sendikal konfederasyonu KESK’in hükümet tarafından hedef alınması, işçi sınıfı bölmek ve mücadeleci örgütlerini zayıflatmak amacını taşımaktadır.

SON SAYI