Mary Smith - Marx’ın mezarı başında 1883’te konuşan Engels, Marx’ın her şeyden önce bir devrimci olduğunu söylemişti. Hayattaki temel gayesi, kapitalist toplumun ve onun meydana getirdiği devlet kurumlarının yıkılmasına şu veya bu şekilde katkıda bulunmak, önce kendi konumunun ve ihtiyaçlarının farkına varıp kurtuluşunun nasıl gerçekleşeceği konusunda bilinçlenmesi gereken modern proletaryanın özgürleşmesine yardımcı olmaktı.

Fredy Perlman - Kabile insanının günlük pratik eylemi kabileyi yeniden üretir, sürekliliğini sağlar. Sadece maddî değil, aynı zamanda toplumsal yeniden üretimdir bu. Günlük eylemleri sonucu kabile üyeleri bir insanlar kitlesinin sürekliliğini sağlamakla kalmaz; bir kabileyi yeniden üretirler, yani insanların BELLİ eylemleri BELLİ şekillerde yaptıkları belli bir TOPLUMSAL BİÇİMİ yeniden üretirler. Kabile insanının bu belli eylemleri onun “doğal” özelliklerinden kaynaklanmaz. Arıların bal üretmesi “doğa”larının sonucudur.

Marx’tan Sigfried Meyer ve August Vogt’a Mektup, 9 Nisan 1870 - Yarından sonra Enternasyonal’le ilgili elimde ne kadar belge varsa hepsini sizlere yollayacağım. Ayrıca Basle raporlarından bir kısmını daha göndereceğim. Yollayacağım malzeme arasında, Genel Konsey’in İrlanda affı konulu 30 Kasım tarihli  kararlarını da bulacaksınız, benim önerimle alınan bu kararları zaten biliyorsunuz; ayrıca, Fenian [19. yüzyılda bağımsız bir İrlanda Cumhuriyeti için mücadele eden hareketin üyeleri] hükümlülerine yönelik davranışlara ilişkin bir İrlanda broşürü de yolluyorum.

Bülent Somay - “Ayrımcılık” kelimesini kullandığımızda, daha baştan bir açmazla karşılaşırız: “Fark” zaten varolan, aslında varolmasında hayır olan bir şey değil midir? Birbirimizden farklıyız, iyi ki de öyleyiz; ya birörnek, birbirinden farksız, rengi, biçimi, inancı ve yaşantısı aynı bir kalabalık olsaydık? Ancak işin bir de öbür yönü var: Fark her zaman farktan ibaret değil, mutlaka yanında bir hiyerarşik ilişkiyi, bir iktidar ilişkisini de taşıyarak geliyor. Dolayısıyla farka evet demek, aslında insanlık kültürünün binyıllar boyunca yarattığı hiyerarşi ve iktidar ilişkilerine de boyun eğmek anlamına gelebilir.

Paul Blackledge - ‘İşçi sınıfının dünyayı değiştirme gücü olduğu’ şeklindeki iddiası, Karl Marx’ın sosyalist teoriye yaptığı belki de en büyük katkıdır. Marx’tan önce işçi sınıfı en hafif ifadeyle ‘sistemin kurbanları’ olarak veya daha tipik bir ifadeyle‘uygarlığı tehdit eden bir güruh’olarak görülmüştür. Marx, işçi sınıfının özgürlük için verdiği toplu mücadelenin kapitalizme alternatif olabilecek sosyalizmi işaret ettiğini belirterek, bu varsayımlara karşı çıkmıştır.

Sinan Özbek - Antropologlar homo sapiens sapiens’in yaklaşık 200 bin yaşında olduğunu söylüyor ve ekliyor: Anatomik olarak bugünkü görünümüne sahip insan, bir başka ifadeyle modern insan 50 bin yaşında. Biz bu 200 bin yıllık sürenin çok kısa bir dönemi hakkında nispeten güvenilir bilgilere sahibiz. Çok cömert bir hesaplamayla 10-12 bin yıl öncesi hakkında elimizdeki arkeolojik bulgularla konuşma şansına sahibiz.

Şenol Karakaş - Paris halkı 140 sene önce burjuvazinin başarısızlığının, ihanetinin ve ikiyüzlülüğünün sonucunda, ayağa kalktı. İmparatorluğun yayılmacı politikalarının sonucunda Prusya’yla başlattığı savaş, onursuzca sonuçlandı. Tam 130 bin Fransız askeri teslim oldu, bizzat imparator teslim alındı. Prusya, Fransa’ya ağır şartlar dayattı, barış için tüm Fransa’nın silahsızlandırılmasını ve en önemlisi Paris’in tüm silahlarını teslim ederek derhal teslim olmasını talep etti.

Ozan Tekin - Devrimci marksistler, kapitalizmi yıkabilecek ve daha özgür, daha demokratik, daha adil bir dünyayı kurabilecek tek gücün işçi sınıfı olduğunda ısrar eder. Kapitalizm, milyonlarca sıradan insanın katıldığı üretim sürecinin, küçük bir sermaye sınıfı tarafından denetlendiği bir sistemdir. Üretim araçlarının sahibi olan azınlık, çalışan sınıfların ürettiği değerin bir kısmına el koyarak kâr eder ve elde ettiği bu değeri tekrar yatırıma dönüştürerek üretimini artırmaya, sermayesini büyütmeye çalışır. 

Sinan Özbek - Ekolojinin bir felsefe sorunu olarak işlenmesi yakın zamanlarda başlıyor. Hans Jonas Sorumluluk İlkesi adlı kitabını 1979’da yayımlamakla hemen birlikte ekoloji etiğinin kurucusu, babası unvanını alıyor. Jonas, gününe kadar gelen etiği “şimdiki zamanla sınırlı olmak ve geleceği hesaba katmamakla” eleştiriyor. Yalnızca bu eleştiri bile, geleceği de konu edinmiş bir disiplin olan Marksizmle hesaplaşmasını zorunlu hale getiriyor. Jonas, kitabının çok önemli bir bölümünü Marksizm eleştirisine ayırarak kendi meşrebince bunu yapıyor. 

Can Irmak Özinanır - Çok bilinen bir atasözü var, “Zenginin malı züğürdün çenesini yorar.” Atasözü, zenginlerin alabildiğine varlıklı olmaları hakkında konuşmanın gereksiz olduğunu anlatır; ne de olsa bu konuda konuşan yoksul o varlıklara asla sahip olamayacaktır.

Atilla Dirim - Henrietta Franks, trene binip Köln’den ayrıldığında 15 yaşındaydı. Annesinden, babasından ve tüm sevdiklerinden ayrılması pek kolay olmamıştı. Annesiyle babası, canını kurtarmak için küçük kızlarını başka birçok çocukla birlikte bu işe tahsis edilmiş bir trene bindirmişlerdi.

Antony Hamilton - Irkçılık egemen sınıfın cephaneliğindeki en sevdiği silahlardan biridir. Ne zaman bir ekonomik ya da politik kriz olsa, bir günah keçisi yaratılır, suçlanacak bir azınlık bulunur. Suçlu diye bankacıları işaret edecek değiller ya! Egemen sınıf bizleri ırkçılığın eşyanın tabiatına uygun bir fikir olduğuna inandırmak ister, ama bunun gerçekle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Irkçılık tarihte maddî temeli olan bir ideolojidir. 

SON SAYI