Mart: Nazi iktidarı Almanya’nın İtilaf Devletleri’nden daha fazla ağır silaha ve hava kuvvetlerine sahip olmasını yasaklayan Versailles Anlaşmasını yırtıp atmıştır. Kasım: Almanya ile Japonya arasında Anti-Komintern Paktı imzalanır. Bu anlaşma ile iki devlet dünya komünist hareketini ve SSCB’yi düşman ilan eder. Aralık: 10-18 yaş arası tüm çocuk ve gençlerin Hitler Gençliği’ne katılması zorunlu kılınır. 

Mayıs: Fransız Komünist Partisi, Fransız Sosyalist Partisi ve Radikal Parti tarafından Halk Cephesi Hükümeti kuruldu. Haziran: İrili ufaklı tüm fabrikalar işçiler tarafından işgal edilmişti. Milyonlarca işçinin katıldığı grev devam ediyordu. Fransız işçi sınıfı faşizmi yenmek için harekete geçerken kendi iktidarını yaratıyordu. 14 Haziran 1936'da Fransız Komünist Partisi, işçi sınıfına grevi bitirme çağrısı yaptı.

Şubat: İspanya Sosyalist Partisi ve İspanya Komünist Partisi''nin oluşturduğu Halk Cephesi iktidara geldi. Temmuz: General Franco liderliğindeki ordu devrimi ezmek için ayaklanma başlattı. Kitesel sendikalar UGT ve CGT genel grev çağrısı yaparken, işçiler kendi özyönetim organları yaratmaya başlamıştı. İşçiler ve yoksul köylüler faşizmi yenmek ve işçi iktidarını kurmak isterken Halk Cephesi hükümetinin derdi İspanya''da sosyalist devrimi engellemekti.

Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) içinde 1930'lu yıllar boyu süren temizlik hareketinin ilk önemli mahkemesi 1936 Ağustos ayında gerçekleşti. Beş gün süren ve 16'lar davası olarak da bilinen bu mahkemede yargılananlar arasında Bolşevik Partisi'nin önde gelen liderlerinden Zinoviev ve Kamenev'in yanı sıra İç Savaş kahramanlarından Sergei Mrachkovsky, Ermenistan Komünist Partisi'nin lideri Vagarshak Arutyunovich Ter Vaganyan ve Halk Komiseri İvan Nikitich Smirnov da vardı.

Roni Margulies - Sosyalizm işçi sınıfının kendi eseri olacaktır. Sosyalizmi ancak işçi sınıfının kendi kitlesel eylemi yaratabilir. Niye? Niye işçi sınıfı da, köylülük veya yoksullar veya halk veya ezilenler değil? Niye işçi sınıfının kendi eseri de, işçi sınıfının çıkarları doğrultusunda hareket eden bir sosyal demokrat partinin veya özverili gerillaların veya ilerici subayların eseri değil?

Sinan Laçiner - Marx ve Engels, Komünist Manifesto’ya “Avrupa’nın üzerinde bir hayalet dolaşıyor. Bu hayalet komünizmin hayaletidir” diye başlamıştı. Şu ara Türkiye’nin (ve dünyanın) üzerinde de çeşitli hayaletler dolaşıyor, ama bunlar pek o kadar hayırlı sayılmaz. Bu tatsız hayaletlerdenbaşlıcası (sağ popülizm, militarizm ve otoriterleşmenin yükselişiyle birlikte) göçmen karşıtı ırkçılık. 

Arife Köse - Avrupa’da yükselen sağ hareketler, Doğu Avrupa’da iktidara gelen milliyetçi hükümetler, Trump ile birlikte zirve noktasına ulaşan ve son olarak 24 Haziran seçimleri ile birlikte Türkiye’nin de etki alanı içine girmiş olduğu artık kesin olan milliyetçi akımı daha çok tartışacağımız açık. Bu yazının da amacı, bu tespitten yola çıkarak, milliyetçiliğin nasıl bir ideoloji olduğunu anlamaya yönelik bir çabayı ortaya koymak. 

Atilla Dirim - Tibet’in pek çok açıdan çok ilginç bir yer olduğuna şüphe yoktur. Orta Asya’da, ortalama 4.900 metre yüksekliğindeki bu ülke “dünyanın çatısı” olarak anılır. İlgi çekici olması sadece coğrafî özelliklerinden ötürü değildir. Tibet, eskiden bu yana güçlü bir mistisizme ve etkileyici efsanelere sahip bir yer.

Roni Margulies - (* Gerçekçi olun, imkânsızı talep edin!) Garip olabilir, ama 68 deyince benim aklıma Sorbonne ve London School of Economics öğrencileriyle Renault ve Sud Aviation işçileri kadar, sinemada izlediğim 1950’lerin Amerikalı gençleri gelir.

John Morris - Yabancılaşma, Marx’ın Hegel ve Feurbach’tan devraldığı bir kavram olup bu kavram onun ellerinde kapitalizmin bütüncül eleştirisini anti-hümanist bir sistem olarak teorize etmeyi mümkün kılan bir araca dönüştü. Marx, yabancılaşma teorisini ilk olarak erken dönem eserlerinden 1844 Ekonomik ve Felsefi Elyazmaları’nda geliştirmiş olsa da bu teoriyi Kapital dahil tüm iktisadî yazınının merkezine oturttu.

Séamus Ó Catháin - Gündelik söylemde “sömürü” kavramı genellikle ahlakî anlamda kullanılır. Aklımıza tehlikeli ve kötü koşullarda düşük ücretle sabahtan akşama kadar çalışan işçiler gelir. Bu tür olaylar, insan haklarının ihlal edildiği, Batı dünyasında yaşayan bizlerin sahip olduğu türden hakları yasaların teminat altına almadığı ülkelerde yaşanır. Aklımıza gelen en korkunç örnekler, Nike ve diğer çokuluslu şirketler tarafından Endonezya gibi ülkelerde işletilen berbat atölyelerdir.

Madeleine Johansson - “Ve şimdi bana gelirsek, modern toplumda sınıfların varlığını ya da bunlar arasındaki mücadeleyi keşfetme onuru bana ait de­ğildir. Benden çok daha önce burjuva tarihçileri, bu sınıf savaşımının tarihsel gelişmelerini, burjuva iktisatçıları da sınıfların ekonomik yapısını açıkça anlatmışlardır. Benim yaptığım yenilik şunları kanıtlamaktı: 1) sınıfların varlığının ancak üretimin gelişmesindeki belirli tarihi aşamalar ile sıkı ilişki içerisinde bulunduğu, 2) sınıf mücadelesinin zorunlu olarak proletarya diktatörlüğüne varacağı, 3) bu diktatörlüğün kendisinin de sadece, bütün sınıfların ortadan kalkmasına ve sınıfsız bir topluma geçişten ibaret olduğu.”

SON SAYI