John Bellamy Foster, Brett Clark ve Hannah Holleman - Geride bıraktığımız 20-30 yıllık dönemde sosyal teoride yaşanan ve beyaz yerleşimci sömürgeciliğin eleştirisi ile ilişkilendirilen “yerli halklara dönüş” eğilimi, Marksist kuramda uzunca bir süredir var olan bir dizi temayı yeniden gündeme soktu.

Enternasyonal Sosyalizm dergisinin 6. sayısı Salgın Günlerinde Sosyalizm Mücadelesi başlığıyla çıktı.

155 sayfalık teorik-politik derginin sunuşu ve içindekiler şöyle:

“Kapitalist toplum düzeni, çare bulunması gereken kötülükleri yeniden ve yeniden üretiyor.”

Friedrich Engels

Küresel salgın hepimizi bir ölüm kalım mücadelesinin içine çekti. Bir yandan bu mücadeleyi verirken bir yandan da 1800’lü yılların başından beri sosyalistlerin kapitalist üretim tarzı hakkında anlattıkları, bugün gözlerden saklanamaz ve yıkıcı gerçekler olarak milyarlarca insan tarafından gözlemleniyor, deneyimleniyor. Üretim, beslenme, barınma, sağlık, eğitim, güvenlik gibi alanlarda tüm insanlığın yaşamını rahatça sürdürmesine yetecek kaynaklara sahip olmamıza rağmen, kapitalizm, gezegeni, üzerindeki tüm canlı yaşamıyla mahvediyor. Tüm olanakları sermayenin kullanımına açan bir sistem olarak, yaşamı emen saf kötülük olduğu her geçen gün berraklaşıyor.

Erkin Erdoğan - İçinde yaşadığımız kapitalist toplum, iklim değişikliğinin sebep olduğu bir dizi hayati zorluk ve bunlara bağlı bir dizi zorunlulukla karşı karşıya. Dünyadaki doğal kaynakların limitsiz olmadığı, dolayısıyla büyümenin bir sınıra dayanacağı uzun süredir bilinen bir olgu. Buna küresel ısınmanın yol açabileceği distopik felaket senaryolarının eklenmesiyle birlikte, sürdürülebilirlik (ve buna bağlı olarak ekonominin dönüştürülmesi) diskuru, birçok farklı disiplin ve ideolojik akımın içerisinde alabildiğine hızlı bir şekilde yayıldı.

Levent Özyıldırım, Özdeş Özbay - Dördüncü Sanayi Devrimi veya Almanya’nın dijital versiyonlama literatürüne gönderme yaparak markalaştırdığı ismiyle Sanayi 4.0, günümüz teknolojisinin üretim alanında yol açtığı veri paylaşımı ve otomasyon dönüşümünü tanımlamak için kullanılıyor. Bu isimlendirmeye göre Birinci Sanayi Devrimi, yani Sanayi 1.0, mekanizasyon, su ve buhar teknolojilerinin üretim süreçlerinde uygulandığı dönem için kullanılıyor...

Philipp Probst - 7 Kasım 2009’da kaybettiğimiz devrimci sosyalist, marksist teorisyen ve İngiltere’deki Sosyalist İşçi Partisi’nin lider kadrolarından Chris Harman, ölümünden kısa bir süre önce patlak veren ekonomik krize dair bir analiz yayınlamıştı: Zombi Kapitalizm.

Meltem Oral - SSCB’nin karakteri sosyalistler için güncel bir tartışma konusu. Dağılmasının üzerinden bir hayli zaman geçmiş olan bir rejimin yapısının ne olduğu sorusunu güncel kılan birkaç tartışma var. Bu tartışmaları işçi sınıfı mücadelesine dair yaklaşımı ve tarih anlatımı içerisinde sovyetleri çarpıtmayı seven ana akım sağla, liberallerin yorumları ve SSCB’nin karakterine dair hakim analizi güncel siyasi gelişmelerin yanı sıra devrim anlayışında da belirleyici olan sol içi argümanlar olarak ayırmak mümkün.

Mark L Thomas - Egemen olan ve gündemi belirleyen sol değil, aşırı sağın yükselişi. Son 20 yıldır yoğunlaşan İslamofobiyle, göçmenlere karşı tırmanan savaşla ve Trump’ın dünyanın en güçlü devletinin başına geçmesiyle körüklenen aşırı sağ, 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde hiç olmadığı kadar siyasal meşruiyet kazanmış durumda. Böylesi gelişmeler panikletici olsa da, faşizm tehlikesinin bu yükselen ırkçılık ve gericilik dalgasının önemli bir parçası olmamasından teselli bulup rahatlayabilir miyiz? 

Panos Garganas - Son birkaç yıldır, aşırı sağa ve onun faşist bileşenlerine karşı verilecek mücadele, artık görmezden gelinemeyecek bir gereklilik halini aldı. Neo-Nazi ya da “post-faşist” partilerle açık ya da örtük ilişkilere sahip siyasi formasyonlar, pek çok ülkede birbiri ardına seçim başarıları elde etti.

Faruk Sevim - Milet’te Haziran 1969’da kazı yapan Alman Arkeoloji Profesörü Kreiner, kazılarda elde edilen tarihi kalıntı ve taş yazıtların çözümlemesinden yola çıkarak, dünyada ilk grevin, 2 bin 500 yıl önce Milet’te yaşandığını tespit etmiş ve şu sonuca ulaşmıştı: “Haklarını alma direnişine giden işçiler, belki de yasa dışı bir grev ile ücretlerinin artırılmasını sağlamış, sosyal birçok olanak elde etmiştir.”

Şenol Karakaş - Otoriterleşme gerçekten de bir dalga gibi, dünyayı sarıp sarmalıyor. ABD 329 milyon, Rusya 147 milyon, Macaristan 10 milyon, Hindistan 1 milyar 370 milyon, Brezilya 212 milyon ve Türkiye 83 milyonluk nüfuslarıyla, yaklaşık 7,5 milyar kişilik dünya nüfusunun yedide birini oluşturuyorlar. Bu ülkelerin her biri otoriter siyasetçiler tarafından yönetiliyor. Her bir otoriter liderin bir diğerinden farklı özellikleri var ve kuşkusuz her ülke bir diğerinden farklı bir dizi özelliğe sahip. 

Arife Köse - Son yıllarda sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada yaşanan siyasi gelişmeleri açıklarken yaygın bir otoriterleşme eğiliminden söz ediliyor. Dünyada bu eğilimin simge isimleri arasında Donald Trump, Victor Orban, Vladimir Putin ve Recep Tayyip Erdoğan gibi isimler sayılırken kısa süre önce Brezilya’nın başkanı olarak seçilen Jair Bolosonaro gibi yenileri de bu listeye ekleniyor. Bu eğilime eşlik eden bir diğer küresel olgu ise, zaman zaman ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına kadar varan bir milliyetçilik. Bu makale, otoriter yönetimlerin anti-demokratik uygulamalarını meşrulaştırmak için milliyetçilikten yararlandıklarını, bunu yaparken ‘güçlü devlet, güçlü millet’ ve yabancı ve göçmen düşmanlığı söylemlerine dayandıklarını anlatıyor. 

SON SAYI