“Özgürlük her zaman sadece farklı düşünenlerindir” diyor devrimci Marksist Rosa Luxemburg. Oysa sosyalizm ile özgürlüğün birbirinden farklı olduğunu düşünenlerin sayısı hiç de az değil. Oysa özgürlük, sosyalizmin eşitlikten daha az ulaşmak istediği bir hedef değildir. Hatta denebilir ki sosyalizm tüm insanlığı özgürleştirmenin yegane yoludur.

Proletarya sözcüğü, Latincede en alt sınıftakileri tanımlamak için kullanılan proletarius sözcüğünden gelmektedir. Proletariusun kökeni ise gene Latincede döl anlamına gelen proles sözcüğüdür. Sözcüğün bu kökenden gelmesinin sebebi en eski sınıflı toplumlarda proletariusun kendi oğulları dışında herhangi bir "zenginliği" bulunmayan sınıfın mensupları olarak tanımlanmasıdır.

Reformizm, sistemin reformlar yoluyla dönüştürülebileceğini savunan anlayışa verilen isimdir. Reformist partiler, klasik burjuva partilerinden farklı olarak işçi sınıfı içinde köklere sahiptir ve ortalama işçi sınıfı bilincini yansıtır. Chris Harman'ın da dediği gibi mevcut toplumdan rahatsız olan insanlar değişim yönündeki ilk taleplerini çoğunlukla toplumun temel özelliklerinin devam edeceğini varsayarak oluştururlar.

İşçi sınıfı hareketinin çeşitli dönemeçlerinde devrimciler kendilerine sosyalist demeyi tercih etmişlerdir. 19. yüzyılda Karl Marx ve Friedrich Engels, kendilerini komünist olarak tanımlamışlar, daha sonra bu terim sosyalizme dönüşmüş ve Almanya'da Sosyal Demokrat Parti'nin kuruluşuyla beraber tüm dünyadaki sosyalistlere, sosyal demokrat adı verilmeye başlanmıştır. 

Pek çok sol akım açısından Troçkizm bir öcü olarak görülegelmiştir. Özellikle Stalinizm ve Kemalizmin etkisinin yoğun bir şekilde hissedildiği Türkiye'de kısa bir süre öncesine kadar Troçkist olmak, karşı-devrimci görülmek anlamına geliyordu. Günümüzde artık Troçkizm eskisi gibi bir küfür olarak kullanılmasa da, politik dönemeçlerde alınan tutumlarda suçlanmanızın birincil sebebi olabilmekte.

Uluslar kendilerini çok uzun bir geçmişe yaslanan mitler üzerine inşa ediyor olsalar da ulus denilen topluluğun ortaya çıkışı o kadar eski değildir. Ulus, kapitalizmin gelişmeye başladığı, burjuvazinin iktidarı aristokrasiden almaya başladığı ve imparatorlukların dağılmaya başladığı 18. yüzyılda ortaya çıkan ve yaygınlaşmaya başlayan bir kategoridir. 

Ütopya sözcüğü Antik Yunan dilindeki ou (olmayan), eu (mükemmel olan) ve topos (yer/toprak/ülke) sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuştur. Tasarlanmış, ideal toplum ve devlet şekilleri için kullanılır.

Varoluşçuluk (egzistensiyalizm), toplum içindeki bireyin tüm deneyiminin biricikliğini öne çıkaran bir felsefe akımıdır. Özellikle 19. yüzyılın ilk yarısında Fransa'da etkili olmuştur. Varoluşçuluğa göre insanın varoluşu ile doğal nesnelerin varoluşu arasında fark vardır. Bu ayrımın temelini insanın iradesi ve bilinci oluşturur.

Karl Marx’ın özellikle gençlik dönemi eserlerinde önemli bir yer tutan yabancılaşma kavramı daha önce Marx’ı çok etkileyen düşünürler olan Hegel ve Feuerbach tarafından da kullanılmıştır. Marx, özgür bilinçli etkinliğin insanın türsel özelliği olduğunu savunarak kapitalizmde emek gücünün sömürülmesinin insanı bu bilinçli etkinliğe yabancılaştırdığını söyler.

Zenofobi, yabancı korkusu-düşmanlığı anlamına gelir. Sözcük, Yunanca yabancı anlamına gelen xenos ve korku anlamına gelen phobos sözcüklerinin birleşiminden oluşur. Irkçı ve faşist partilerin örgütlenmesinde zenofobi önemli bir yer tutar. Zenofobi kavramı çoğunlukla "kültürel farklılık" ve "öteki"ne duyulan öfke gibi kavramlarla birlikte ele alınır.

Sue Caldwell - Sadece bir yıl gibi bir sürede, Yokoluş İsyanı, Greta Thunberg ve okul öğrencilerinin iklim grevi ile birlikte iklimin aciliyetini ön sayfalara taşıdı. Geçen ayki iklim değişikliğine karşı Uluslararası İsyan, tüm dünyadan aktivistleri harekete geçirdi. Polisin, Brüksel’deki tazyikli sudan Londra’nın merkezindeki protestoları yasaklamasına varan agresif karşılığı, pek çok destekçiyi şok etti ve strateji ve taktikler konusunda tartışmalara yol açtı.

Simon Assaf - Bunun asla olmaması gerekiyordu. Mezhepsel bölünmelerle dolu bir ülke, insanları yerinde tutmak için rahatça şiddet, tehdit ve himaye kullanarak derinden yerleşmiş yönetici sınıfla karşı karşıya. Ancak şimdi değişim için benzeri görülmemiş bir hareket Lübnan'ı süpürüyor, nüfusun dörtte biri gösterilerde, sokak işgallerinde ve grevlerde yer alıyor – katılım sayıları ülkenin tarihindeki her şeyi geride bırakıyor. “Açlığın, kamu ahlakına uymayan bir kâfir olduğunu” söyleyen popüler bir söz vardır.

SON SAYI