1970’lerin sonlarından 2011 yılına gelinene kadar devrim düşüncesi geçmişte kalmış, modası geçmiş, başarısız olmuş bir düşünce olarak görülürdü. Neoliberalizmle birlikte kapitalizm zaferini ilan etmiş, artık devrimlerin olmayacağı bir dünyanın doğduğunu müjdelemişti. Ancak durum böyle olmadı 2011 yılında önce Tunus, sonra Mısır, sonra çok daha geniş bir coğrafyada sıradan insanların ayaklanması ve mevcut rejimleri devirmeleriyle devrim hayatımızdan çıkmadığını bir kere daha gösterdi.

En basit hâliyle emek; insanın doğaya karşı verdiği hayatta kalma mücadelesinde uyguladığı her tür düşünsel ve bedensel faaliyettir. İnsanın, doğadaki tüm canlılar gibi ilk çabası hayatta kalma çabasıdır. İnsan, hayatına devam edebilmek için üretim yapması ve bu üretimi önceden tasarlayabilme yeteneğine sahip olması noktasında diğer canlılardan ayrılır. Bu sebeple, insanın doğayla mücadelesi aslında doğayı denetim altına alma mücadelesidir.

Faşizm, sıklıkla yanlış kullanılan bir kavramdır. Genel olarak beğenilmeyen her şeye “faşist”  yaftası yapıştırmak adeta bir gelenek hâlini almıştır. Oysa faşizm, özel bir örgütlenmenin, kapitalizm içindeki kendine özgü bir biçimin adıdır. Faşizm, tüm demokrasiyi parçalamak üzerine hareket eder, burjuva demokrasisini bile…

Grev, işçi sınıfının tek mücadele yöntemi değilse de üretimden gelen gücünü kullandığı en önemli mücadele yöntemidir. İşçilerin, patrona karşı pazarlık gücü kolektif olarak davranabiliyor olmalarından ve kapitalizmin kalbi olan üretim mekanizmasını durdurabilecek tek sınıf olmalarından ileri gelmektedir. 

Hegemonya, kelime olarak liderlik, üstünlük gibi anlamlara gelmekle beraber kullanımı zaman içinde genişlemiştir. Kökeni Antik Yunan’daki hēgemonía sözcüğüne kadar uzanır. Antik Yunan’da kavram “liderlik” anlamında kullanılırken, aynı zamanda bir şehir devletinin birkaç şehir devleti üzerindeki egemenliğini tanımlamak için de kullanılırdı.  

İdeoloji sözcüğü idea (düşünce) ve logos (us ile kavrama) sözcüklerinin birleşiminden oluşur. Logos kavramı zaman içinde bilimleri de tanımlayan bir hâl almıştır. Dolayısıyla tarihte ilk olarak Fransız düşünür Destutt de Tracy tarafından kullanılan ideoloji sözcüğü (Fransızca idéologie) “düşünceler bilimi” olarak kullanılabilir.

Jakoben, 1789 Fransız Devrimi sırasında ortaya çıkan radikal burjuva devrimci akıma verilen isimdir. Jakobenizm, literatürde genellikle “halk için halka rağmen” sloganında özetlenen bir tepeden inmecilik ile tanımlanır. Genellikle Jakobenlere ilişkin liberal yaklaşımlarda bir olumsuzlama olarak ortaya çıkan bu tanımlama, solun çeşitli kesimlerinde özellikle de Stalinist yaklaşımlarda bir olumlama olarak karşımıza çıkar. 

Komünizm, tüm dünyada üretim araçlarının üzerindeki özel mülkiyetin kalktığı, toplum yapısının bütünüyle buna göre şekillendiği, sınıflar bütünüyle ortadan kalkmış olduğu için devletlere de gerek kalmadığı özgür ve eşit topluma verilen isimdir. Sosyalizm ve komünizm kavramları sık sık birbiri yerine kullanılır ve yanlış anlaşılır. Bu kavramlara yüklenen anlamların tarihsel süreçler içinde geçirdiği değişiklikler de bu yanlış anlamaların sebepleri arasındadır. 

Liberalizm, kelime olarak Latince’de “özgür” anlamına gelen liber sözcüğünden gelmektedir. Felsefi temelleri John Locke, David Hume, John Stuart Mill, Adam Smith gibi düşünürler tarafından şekillendirilmiştir. Aydınlanma döneminin en etkili dünya görüşlerinden biri olan liberalizm, bireyi ve faydacılığı öne çıkarmıştır.

Karl Marx’ın Kapital eserinin ilk bölümünün başlığı ‘Meta’dır ve şu sözlerle başlar: “Kapitalist üretim tarzının egemen olduğu toplumların zenginliği, 'muazzam bir meta yığını' olarak görünür; bunun basit biçimi tek bir metadır. Araştırmalarımızın, bu nedenle, metanın tahlili ile başlaması gerekir”.

Narodnizm, 1800'lü yılların sonunda Rusya'da ortaya çıkan köylülüğe dayalı devrimci popülist hareketin adıydı. Asıl olarak Herzen ve Çernişevksi'nin fikirlerine yaslanıyordu. Bir tarım toplumu olan Rusya'da uzun yıllar en etkili akım olarak kaldı. Narodnikler, işçi sınıfının henüz Rusya topraklarında yeşermediğini bu sebeple de köylülüğe dayalı bir devrim yapılarak Çarlığın devrilmesi gerektiğini savunuyorlardı.

Ortodoksi, Hristiyanlıktaki Ortodoks mezhebini aşan bir anlama sahiptir. Antik Yunan dilindeki “orthos” (doğru) ve “doxa” (görüş) sözcüklerinin birleşiminden türeyen ortodoksi, bir mezhebin ismi olma niteliğini sonradan kazanmıştır. Ortodoksi genellikle, “diğer görüş” anlamına gelen heterodoksi ile karşıtlık içinde kullanılır. Dolayısıyla ortodoksi kendini çıkış öğretisine bağlılık olarak ifade eden pek çok görüş için kullanılagelen bir terim olmuştur.

SON SAYI