NASA, geride bıraktığımız Haziran’ın 1880’den bu yana yaşanan en sıcak üçüncü Haziran olduğunu duyurdu. Kuzey Amerika ise tarihin en sıcak Haziranı’nı yaşadı.
Son 30 günde kırılan sıcaklık rekorlarına baktığımızda, artık o alışkın olduğumuz gezegende değil, iklim felaketlerinin başladığı zaman diliminde yaşadığımızı görüyoruz. Kanada, Tunus, Malta, Rusya, Kazakistan, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Belarus, Bosna Hersek, Sırbistan, Slovakya, Macaristan, Finlandiya, Estonya, İtalya, Letonya, Güney Afrika, Avusturya, Meksika, İsveç, Almanya, Umman, Kongo, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan… Dünya yanıyor.
Kuzeybatı Pasifik’i vuran yakıcı sıcaklarda yüzlerce ölüm yaşandı, ABD ve Kanada kavruldu, kuraklık riski arttı. Uzmanlar, Kuzeybatı Pasifik’te oluşan ‘ısı kubbesinin’ Kanada kıyılarında 1 milyardan fazla deniz canlısını öldürdüğünü söylüyor.
Batı Kanada ve kuzeybatı ABD’yi günlerce kavuran ısı kubbesi Kanada’nın 50 dereceyi gören British Columbia eyaletinde 500 kişinin ölümüne ve şu anda halen devam etmekte olan yüzlerce orman yangınına sebep oldu. Yakıcı sıcak yüzünden yaşanan yangınlar ABD’de 1 milyon dönümlük alanı ele geçirdi. Olay Komuta Merkezi “Böyle bir yangını ilk defa görüyoruz” diyor; “Kendimizi, alevlerin daha önce hiç görmediğimiz şeyler yapmasına hazırlıyoruz.” Bilhassa Güney Oregon’daki yangınlar her gün iki katına çıkarak yayılıyor. Bu şiddette ve boyutlardaki bir yangını tamamen kontrol altına almanın dört aydan fazla süreceğini söyleyen uzmanlar karşı karşıya kaldıkları bu felaketi “yüksek yoğunlukta hızlı yayılan yangın” olarak adlandırıyor.
New York ve Londra ise eşzamanlı olarak ve yine küresel ısınmaya bağlı nedenlerle yağmur fırtınalarına teslim oldu, sel felaketleri yaşandı. Her iki metropolde metro istasyonlarını su bastı, ABD’de 40 milyon insana ani sel uyarısı yapıldı.
Haziran ayının başlarındaki bir başka sıcak dalgası Orta Doğu ülkelerini vurmuş, örneğin Pakistan'da bir sınıftaki 20 çocuğun ısı stresine girip bilinçlerini yitirmesine sebep olmuştu.
‘En kötü durum senaryoları’ bile aşıldı
İklim modellerince öngörülen aşırı sıcaklar artık hayatımızın bir parçası olmak zorunda. Üstelik bu daha başlangıç. Sıcaklıklar daha da yükselecek.
Elbette buna alışmamız söz konusu bile olamaz. Bir araştırmaya göre, aşırı sıcakların sebep olduğu ısı stresi yüzünden her yıl 5 milyondan fazla insan ölüyor. Araştırmacılar, iklim krizi nedeniyle yaşanan bu ölümlerin daha da artacağını dile getiriyor.
Başka bir araştırmada ise ısınma artışının, iklim modellerinin ‘en kötü durum senaryolarını’ bile aştığı gösterildi. İklim modelleri sıcak hava dalgaları için bir üst sınır belirlemişti ama yaşanan sıcak dalgaları, varsayılan üst sınırın çok üzerinde.
Bilim insanları dünyanın birçok bölgesinde ABD ve Kanada’da yaşanana benzer ‘sıcaklık şoklarının’ daha sık ortaya çıkacağı konusunda uyarıyor. Dünya İklim Atıf Grubu kurucularından Oxford Üniversitesi Çevresel Değişim Enstitüsü yöneticisi Friederike Otto, “Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük rekor aşımı” dedi.
İklim krizinin neden olduğu aşırı hava olaylarındaki en çarpıcı değişimler, aşırı sıcak ve aşırı soğukların sıklığı ve yoğunluğunda ortaya çıkar. Aşırı soğukların sıklığı son yıllarda azaldı. Aşırı sıcaklar ise korkutucu boyutlarda bir artışla gelmeye devam ediyor. Oxford Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bir araştırma bu durumun tek sorumlusunun küresel ısınma olduğunu, bir iklim krizi yaşanmıyor olsa böylesi yakıcı sıcak dalgalarının meydana gelmesinin imkânsız olacağını gösterdi; “Bu tür sıcak hava dalgaları onlarca yıllık kalkınma kazanımlarını tehdit etmekte ve dünyadaki toplulukların, ülkelerin sosyal ve ekonomik refahı için açık bir tehlike oluşturmaktadır. Küresel seçkinler insan kaynaklı iklim değişikliğini görmezden gelmekle veya aktif olarak inkâr etmekle meşgulken sorun daha da kötüleşti.”
Isı kubbesi nedir?
ABD ve Kanada’yı içine alan ısı kubbesi fenomeni istatistiksel olarak birkaç bin yılda bir rastlanabilen bir olgu.
Adından da anlaşılabileceği üzere kubbe şeklinde bir yüksek basınç bölgesi oluşuyor ve bu kubbe bir tencerenin kapağı gibi davranarak ısıyı o bölgede hapsediyor. Dolayısıyla ısı dağılamıyor, birikiyor.
Sıcak hava yükselmeye çalıştığında yüksek basınç sistemi onu tekrar aşağıya itiyor. Hava alçaldıkça, üzerine çöken atmosferik ağırlıkla birlikte daha yoğun ve daha sıcak oluyor. Neticede sıcak hava maalesef bu döngüden kaçamıyor, yalnızca yukarı-aşağı dolaşarak ve giderek daha da ısınarak üstüne kapandığı bölgeyi teslim alıyor.
Kubbe, bulutları da bir araya toplayıp sıkıştırdığı için güneş ışınları engellenemez hale geliyor. Ve bu durum yüzeyin daha da ısınmasına sebep oluyor. İşte Kanada’da sıcaklığın normal değerlerden 40 derece daha yüksek olmasının sebebi buydu.
İnanılmaz gücü ve coğrafi büyüklüğü açısından herkesi dehşete düşüren kubbe bir kısır döngü yarattı, kuraklık ve yakıcı sıcakların birbirini beslemesine yol açtı. Kuraklık, toprağın nem kaybetmesine sebep olduğu için, bu tür yüksek basınçlı sistemlerinin aşırı güçlenmesine ve ürettikleri yakıcı sıcağın daha şiddetli olmasına yardım ediyor. Çünkü güneş enerjisinin büyük bir bölümü topraktaki suyun buharlaştırılmasına gidecekken, toprak neminin tükenmiş olması yüzünden atmosferde kalıp havayı ısıtmaya başlıyor.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Panelinin (IPCC) geçenlerde basına sızmış olan taslak raporundan 1,5C’lik ısınma hedefini tutturmamızın neredeyse imkânsız hale geldiğini, 2 hatta 3 derecelik ısınmaya doğru hızla yol aldığımızı öğrendik. Bırakalım 3C’lik ısınmada neler yaşayacağımızı, 2 derecelik bir ısınma bile ısı kubbesi fenomeninin yaşanma ihtimalini her beşte yılda bir görülecek kadar artırır. Yakıcı sıcakların gerçekleşme ihtimalinin ise, 1,5C’yi aşmadan kalmayı başarsak bile 150 kat daha olası hale geldiği söyleniyor.
Tuna Emren
(Sosyalist İşçi)