Nükleersiz bir gelecek istiyoruz

MARKSİST.ORG
Tipografi
  • Daha Küçük Küçük Orta Büyük Daha Büyük
  • Varsayılan Helvetica Segoe Georgia Times

Tuna Emren - Depremlerin ne kadar yıkıcı olabileceğini biliyorduk da bu kadar büyük kayıplar vereceğimizi öngörememiştik. Daha doğrusu, AKP-MHP yönetiminin el ele verdiği inşaat sektörünün sahtekar ve açgözlü olduğunu biliyorduk da hesaplı kitaplı bir şekilde ölümler üzerinden kazanma planları yapabilecekleri konusunda hâlâ şaşıracak yerimiz varmış. Deprem riski olan bölgelere kartondan rezidanslar dikip depreme dayanıklı lüks konut diye pazarlayabilen bir kötülüğü aklımız almıyor. On binlerce kişiyi öldürdükleri bölgede şimdi bir de nükleer santral riski yükseliyor.

Depremden sonra açıklama yapan yetkililer Akkuyu sahasını incelemeye aldıklarını ve hasar ya da başka bir sorun tespit etmediklerini söyledi. Geçenlerde bir açıklama da Erdoğan’dan geldi. Erdoğan Akkuyu’nun açılışını yapmaya hazırlanıyoruz, “Putin de gelecek” diyordu. Rusya’nın yaptığı açıklamayla anladık ki gelmiyormuş meğer.

Sorun Putin’in gelip gelmemesi değil, zira Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Ukrayna'da işlediği savaş suçlarından ötürü hakkında yakalama kararı çıkardığı bir savaş suçlusunun, hepimizin karşı olduğu bir ölüm projesinin açılışını yapmaya gelmesi kadar tüyler ürpertici ne olabilir ki?

Akkuyu bir ölüm projesidir, derhal durdurulmalıdır

Sadece deprem riski de değil, Akkuyu santrali, iklim krizinden en çok etkilenecek bölgelerden birinde yapılıyor. Üstelik bu projede, nükleer santrallerin en temel riskini oluşturan atıkların depolanması, taşınması ve bertaraf edilmesi konusunda bir takım tutarsızlıklar var. Dahası, ÇED raporunda, bir nükleer kaza halinde meydana gelebilecek çevresel ve/veya toplumsal yıkımdan kimlerin sorumlu olacağı ya da zararların nasıl karşılanacağına dair yeterli bilgi de bulunmuyor.

Nükleerde en iddialı iki ülkenin (Japonya ve Rusya) tarihin en büyük çevresel yıkımlarından ikisine sebep olduklarını, Akkuyu’yu o felaketlerden birine yol açan şirketin yaptığını da unutmayalım.

Nükleer enerji, enerji sorununa bir çözüm sunmaz. Art arda gelmeye başlayan iklim felaketlerini vakit kaybetmeden durdurmaya odaklı projelere ihtiyacımız var ve nükleer santraller onlardan biri değil. Akkuyu’nun inşaatı 20 yıl sürdü, üstelik çok yüksek maliyetli bir yatırımdı ki bu, nükleer projeleri için son derece olağan bir durum. Olmazsa olmaz bir kuralı var bu işin; kurulumu en az 15-20 yıl sürer ve maliyeti de hiçbir koşulda düşürülemez. Bundandır ki bu işe atılacak şirketler önce o devletlerin kendilerine enerji alım garantisi sunmalarını ister. Diğer bir gerçek de şu; nükleer enerji endüstrisi, dengeli bir üretim (yani enerji talebinin karşılanma garantisi) için, nükleer enerjinin yanı sıra doğal gazın da kullanılması gerektiğini söylüyor. Sonuç olarak, nükleer enerji hiçbir şekilde ve koşulda ‘çevre dostu enerji’ sınıfına girmiyor. Kaldı ki daha geçenlerde projede bir değişiklik daha yapıp, Akdeniz’de de müsilaj sorunu yaratabilecek bir düzenleme gerçekleştirmiş oldular. Denize deşarj edilen soğutma suyunun 35˚C’yi aşamayacağına dair en ufak bir ibarenin yer almadığı yeni yönetmelikte tüm sınırlamalar biraz daha gevşetilmiş görünüyor. Anlaşılan o ki Akdeniz’e günde 3 milyon metreküp sıcak su atılacak. Ve sıcaklıkta bir üst sınır bile olmadığına göre, yaratacağı çevresel tahribat beklediğimizden çok daha büyük ölçekli olabilir.

AKP-MHP iktidarı bu ölüm projesini hayata geçiriyor ama bir kaza yaşanması durumunda en ufak bir sorumluluk almayacaklar. Her şeyin olduğu gibi, bunun da bedelini bizlere ödetmeyi planlıyorlar. Oysa bu santrali isteyen, biz değiliz. Başından beri haykırıyoruz; Akkuyu bir ölüm projesidir! Derhal durdurulmalı, yerine geniş ölçekli rüzgar ve güneş enerjisi tasarıları hayata geçirilmelidir.

Tuna Emren

(Sosyalist İşçi)

SON SAYI