Peter Morgan: Eşcinseller ve İşçi Sınıfı

BROŞÜRLER
Tipografi
  • Daha Küçük Küçük Orta Büyük Daha Büyük
  • Varsayılan Helvetica Segoe Georgia Times

Çeviri: Deniz Aytaç

Broşürü bu bağlantıdan PDF formatında okuyabilirsiniz.

 

Eşcinseller ve sınıf

Ba­zı yo­rum­cu­la­rın, eş­cin­sel­le­re yö­ne­lik bas­kı­nın geç­miş­te kal­dı­ğı­nı id­di­a et­me­le­ri git­tik­çe da­ha sık bir hal alı­yor. Eco­no­mist ya­kın bir za­man­da şöy­le yaz­dı: "Ben­zer­siz ye­ni bir sı­nı­fın üye­le­ri or­ta­ya çı­kı­yor: ta­ciz­den ve­ya sal­dı­rı­dan as­la kork­ma­mış olan genç eş­cin­sel in­san­lar... On­lar, eş­cin­sel son­ra­sı (post-gay) ola­rak ad­lan­dı­rı­la­bi­le­cek bir ku­şa­ğın ön­cü ucu: geç­miş­te so­ru­nun ne ol­du­ğu­nu me­rak ede­rek bü­yü­yen bir ku­şa­ğın." Der­gi, dün­ya­nın ba­zı yer­le­ri­ne –"be­lir­li Ba­tı ül­ke­le­ri­nin koz­mo­po­lit par­ça­la­rı"- bak­tı­ğı­nız­da eş­cin­sel ol­ma­nın ca­zip ol­du­ğu­nu id­di­a ede­rek de­vam edi­yor­du. Med­ya eş­cin­sel­ler­le il­gi­li ko­nu­la­rı cid­di bir bi­çim­de ele alı­yor: te­le­viz­yon­da eş­cin­sel ka­rak­ter­ler gör­mek da­ha sı­ra­dan­laş­tı; git­tik­çe da­ha faz­la ün­lü ki­şi eş­cin­sel ol­du­ğu­nu açık­lı­yor. "Eğer eş­cin­sel­lik bir se­çim ol­say­dı', di­ye id­di­a edi­yor­lar, 'şu an onu seç­mek için ha­ri­ka bir za­man."

Eş­cin­sel po­li­ti­ka­sı ko­nu­sun­da ya­zan pek çok ya­zar bi­le bu toz pem­be dün­ya gö­rü­şü­nü des­tek­li­yor. En çok sa­tı­lan ki­tap­lar­dan Vir­tu­ally Nor­mal'ın ya­za­rı And­rew Sul­li­van, ya­kın bir za­man­da Bir­le­şik Dev­let­ler'de çı­kan The New Re­pub­lic ad­lı sü­re­li ya­yın­da, "eş­cin­sel in­san­la­rın za­ten re­fah için­de, ba­ğım­sız ve ger­çek en­teg­ras­yo­na çok ya­kın" ol­du­ğu­nu id­di­a et­ti. Ve ay­nı ya­yın­da Jo­nat­han Ra­uch, şu an­da eş­cin­sel­le­re yö­ne­lik bas­kı­nın öte­si­ne doğ­ru geç­mek­te ol­du­ğu­mu­zu söy­le­mek­te:

Stan­dart po­li­tik mo­del, ho­mo­sek­sü­el­le­ri, po­li­tik ey­lem yo­luy­la kur­tu­luş­la­rı için mü­ca­de­le et­me­si ge­re­ken, ezi­len bir azın­lık ola­rak gö­rür. An­cak bu mo­de­lin ya­ra­rı so­na er­mek üze­re­dir. Bu mo­del ar­tık onun­la bağ­lan­tı­sı­nı ko­par­ma­sı hat­ta onu or­ta­dan kal­dır­ma­sı ge­re­ken sı­ra­dan eş­cin­sel in­san­la­rın çı­kar­la­rı­na hiz­met et­me­me­ye baş­la­mış­tır.

Ra­uch'a gö­re, bu­nun ne­de­ni eş­cin­sel­le­rin şim­di da­ha var­lık­lı ol­ma­sı­dır. Ra­uch, eş­cin­sel­le­rin nü­fu­sun ge­ri ka­la­nı­na gö­re yok­sul­laş­tı­rıl­ma­sı­nın geç­miş­te kal­dı­ğı­nı söz­de gös­te­ren son araş­tır­ma­la­rı ta­nık ola­rak gös­ter­mek­te­dir:

Da­ha faz­la eş­cin­sel sak­lan­dı­ğı yer­den çık­tık­ça, eş­cin­sel­le­rin eko­no­mik, po­li­tik ve eği­tim­sel ka­za­nım­la­rı da­ha açık bir ha­le gel­mek­te­dir. Bu ger­çek­leş­tik­çe, ezil­dik­le­ri ko­nu­sun­da ıs­rar eden eş­cin­sel in­san­lar git­tik­çe da­ha faz­la ve za­man za­man da hak­lı ola­rak, yup­pi­e sız­lan­ma­cı­lar, 50.000$ ge­lir sa­hi­bi ve Av­ru­pa'da ta­til ya­pan 'kur­ban­lar' ola­rak or­ta­ya çı­ka­cak­tır. Ezil­dik­le­ri­ni his­se­de­bi­lir­ler ama ka­mu­o­yu­nu ik­na et­me­le­ri git­tik­çe da­ha zor bir hal ala­cak­tır.

An­cak bu­gün ka­pi­ta­list top­lum­da eş­cin­sel­le­rin ve lez­bi­yen­le­rin ka­pi­ta­list top­lum­da­ki ko­num­la­rı­na bak­tı­ğı­mız­da, özel­lik­le de son otuz yıl­da ile­ri sa­na­yi­leş­miş ül­ke­ler­de el­de edi­len ka­za­nım­la­rı­na rağ­men, ezil­me­nin de­vam et­ti­ği­nin şüp­he­ye yer bı­rak­ma­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Dün­ya­da­ki 202 ül­ke ara­sın­da, sa­de­ce al­tı ül­ke­de ya­sa­lar eş­cin­sel er­kek­le­ri ve lez­bi­yen­le­ri ay­rım­cı­lı­ğa kar­şı ger­çek­ten ko­ru­mak­ta. Bun­lar­dan 74'ün­de eş­cin­sel ol­mak ya­sa­dı­şı. Ör­ne­ğin, Kü­ba'da eş­cin­sel ve­ya lez­bi­yen ol­mak, ha­pis­ha­ne­ye gön­de­ril­me­ni­zin ola­sı ol­du­ğu an­la­mı­na ge­li­yor. Bang­la­deş'te ve Bah­reyn'de, res­mi gö­rüş eş­cin­sel­li­ğin var ol­ma­dı­ğı yo­lun­da. Pa­kis­tan'da eş­cin­sel dav­ra­nış ya­sa­dı­şı ve iki yıl ile ömür bo­yu ara­sın­da bir ha­pis ce­za­sı ile ce­za­lan­dı­rı­lı­yor. Su­u­di Ara­bis­tan'da eş­cin­sel dav­ra­nış­la­ra ölüm ce­za­sı ve­ri­le­bi­li­yor. Avust­ral­ya'da is­tih­da­mı et­ki­le­yen ay­rım­cı­lık kar­şı­tı ya­sa­lar 1986'da çı­ka­rıl­dı an­cak eş­cin­sel iliş­ki­ler, il­ti­ca ve ev­lat edin­me ko­nu­la­rın­da hâ­lâ ay­rım­cı­lı­ğa uğ­ra­mak­ta. Taz­man­ya eya­le­tin­de eş­cin­sel­li­ğin ya­sal­laş­ma­sı he­nüz 1994'te ger­çek­leş­ti. Ve Bir­le­şik Dev­let­ler'de de ha­len Ca­li­for­ni­a, Con­nec­ti­cut, New Jer­sey, New York, Mas­sac­hu­setts, Ver­mont ve Wis­con­sin eya­let­le­rin­de ay­rım­cı­lı­ğa kar­şı ya­sal ko­ru­ma bu­lun­sa da, di­ğer al­tı eya­let­te (Ar­kan­sas, Kan­sas, Tek­sas, Ok­la­ho­ma, Mon­ta­na ve Ne­va­da) ay­nı cin­si­yet­ten in­san­lar ara­sın­da anal/oral seks bir suç. Ve 1993'te ver­di­ği söz­le­re rağ­men, Bill Clin­ton or­du­da eş­cin­sel­ler ve lez­bi­yen­le­re ko­nu­lan ya­sa­ğı kal­dı­ra­ma­dı. Ak­si­ne, ol­duk­ça faz­la sa­yı­da lez­bi­yen ve eş­cin­se­lin si­lah­lı kuv­vet­ler­den atıl­ma­sı­na yol açan bir "sor­ma, söy­le­me" po­li­ti­ka­sı­nın ar­ka­sı­na sak­lan­dı.

Bri­tan­ya'da da, er­kek eş­cin­sel­li­ği­nin kıs­mi ola­rak ya­sal­laş­ma­sın­dan yak­la­şık 30 yıl son­ra ay­rım­cı­lık mev­cut. 1993'de ya­pı­lan bir Sto­ne­wall araş­tır­ma­sı, Less Equ­al Than Ot­hers, araş­tır­ma­ya ya­nıt ve­ren­le­rin yüz­de on al­tı­sı­nın cin­sel­li­ği yü­zün­den iş­te ay­rım­cı­lık­la kar­şı kar­şı­ya ol­du­ğu­nu ve yüz­de 48'inin de ta­ciz edil­di­ği­ni or­ta­ya koy­du. Bu araş­tır­ma­yı, So­ci­al and Com­mu­nity Plan­ning Re­se­arch araş­tır­ma­sı­nın ba­ğım­sız bir ra­po­ru, 'Eş­cin­sel­le­re ve Lez­bi­yen­le­re Yö­ne­lik Ay­rım­cı­lık' (1995) des­tek­le­di; bu ra­po­ra gö­re, yüz­de dört cin­sel­li­ği yü­zün­den işi­ni kay­bet­miş, yüz­de se­ki­zin ter­fi­si red­de­dil­miş ve yüz­de yir­mi bir de ta­ci­ze uğ­ra­mış­tı. 1994'te eş­cin­sel cin­sel­li­ği için rı­za ya­şı 21'den 18'e in­di­ril­di ve Avam Ka­ma­ra­sı da­ha son­ra Ha­zi­ran 1998'de bu ya­şın 16'ya in­di­ril­me­si için oy kul­lan­dı an­cak lez­bi­yen­ler ve eş­cin­sel er­kek­ler göç­men­lik hu­ku­kun­da, üc­ret hak­la­rı, ver­gi ve mi­ras hu­ku­kun­da, is­kan ve ev­lat edin­me ya­sa­la­rın­da hâ­lâ ay­rım­cı­lı­ğa ma­ruz bı­ra­kı­lı­yor­lar.

Bu ne­den­le, yir­min­ci yüz­yı­lın so­nu­na yak­la­şır­ken, il­ginç bir pa­ra­doks mev­cut. Bir yan­dan, eş­cin­sel­le­rin ezil­me­si­nin, onu ger­çek­te geç­miş­te bı­ra­ka­cak den­li mar­ji­nal bir ha­le gel­di­ği­ni id­di­a eden­ler var. An­cak dün­ya­ya şöy­le bir bak­mak, bi­raz dü­zel­miş ol­sa da, de­vam et­mek­te olan ay­rım­cı­lı­ğın ve eş­cin­sel­le­rin ezil­me­si­nin, ka­pi­ta­list top­lu­mun ya­pı­sal bir özel­li­ği ol­du­ğu­nu gös­te­ri­yor. Bu ma­ka­le bu çe­liş­ki­nin ni­ye va­rol­du­ğu­na bak­mak­ta­dır. Ger­çek ile bir­çok ya­za­rın bi­zi inan­dır­ma­ya ça­lış­tı­ğı şey ara­sın­da­ki uçu­ru­mun te­mel bir ne­de­ni, eş­cin­sel­ler ve lez­bi­yen­le­rin bü­yük ço­ğun­lu­ğu ile sis­tem için­de bir hüc­re bu­la­bil­miş olan­lar ara­sın­da­ki fark­lı sı­nıf ko­num­la­rı­dır. Yap­mak ni­ye­tin­de ol­du­ğum şey, or­tak ola­rak "eş­cin­sel top­lu­luk" ola­rak ad­lan­dı­rı­lan şe­ye bak­mak ve tüm eş­cin­sel­ler ve lez­bi­yen­ler ara­sın­da or­tak bir çı­kar var­mış gi­bi ko­nuş­ma­nın bir ef­sa­ne ol­du­ğu­nu gös­ter­mek. As­lın­da, eş­cin­sel­le­rin ve lez­bi­yen­le­rin cin­sel­lik­le­ri ne­de­niy­le bir­le­şik­li­ği; ka­dın­lar, si­yah­lar ya da ezi­len­le­rin di­ğer grup­la­rın­dan da­ha faz­la de­ğil. Ak­si­ne, eş­cin­sel top­lu­lu­ğun tam kal­bin­den ge­çen, sı­nı­fa da­ya­lı bir bö­lün­me var. Ve bu in­san­la­rın ezil­me de­ne­yi­mi­ni, po­li­ti­ka­sı­nı ve kur­tu­luş mü­ca­de­le­si ver­me­de­ki st­ra­te­ji­le­ri­ni et­ki­li­yor.

Bu sı­nıf ay­rı­mı­nı gör­mez­lik­ten gel­mek ve or­ta ve ege­men sı­nıf eş­cin­sel­le­ri­ni tüm top­lu­lu­ğu tem­sil eder ola­rak gör­mek­ten kay­nak­la­nan bir ha­ta­lı fi­kir de, tüm eş­cin­sel­le­rin ve lez­bi­yen­le­rin, iş­çi sı­nı­fı­nın ge­ri ka­la­nın­dan da­ha faz­la har­ca­ma gü­cü­ne sa­hip ol­du­ğu ya da da­ha faz­la var­lık­lı ol­du­ğu­dur. Ama bu nos­yon sa­de­ce ger­çe­ği çar­pı­tıp eş­cin­sel­le­rin ezil­me­si­ni gör­me­yi zor­laş­tır­mak­la kal­maz, ay­nı za­man­da, eş­cin­sel­ler için kur­tu­luş bir ya­na, te­mel eşit­li­ğe yö­ne­lik tüm ham­le­le­re kar­şı di­ren­mek is­te­yen­le­re cep­ha­ne sağ­lar.

Eşcinseller, vitrin ve pembe pound

Son bir­kaç yıl­da, eş­cin­sel vit­rin, Lond­ra'da­ki Pri­de (Onur) yü­rü­yü­şü­nün me­ta­laş­tı­rıl­ma­sı ve 'pem­be eko­no­mi­nin" ge­liş­me­si ko­nu­la­rın­da dağ­lar ka­dar eleş­ti­ri ya­pıl­dı. Bir za­man­lar ne­re­dey­se sa­de­ce sos­ya­list­le­re has olan ar­gü­man­lar, şim­di sol ka­nat eleş­ti­rel­li­ğiy­le pem­be eko­no­mi­yi sa­vun­muş olan­lar­ca da di­le ge­ti­ri­li­yor. Mark Simp­son'ın edi­tör­lü­ğü­nü yap­tı­ğı An­ti-Gay isim­li bir ki­tap, vit­ri­nin eş­cin­sel ve lez­bi­yen kit­le­le­re pek az şey sun­du­ğu­nu id­di­a edi­yor. Simp­son, eş­cin­sel ol­du­ğu­nu açık­la­mak ye­ri­ne, di­yor, eş­cin­sel ol­du­ğu­nu sak­la­ma­ya ge­ri dön­me­yi yeğ­ler­dik – vit­rin­den ve onun ge­tir­di­ği tüm o ya­şam tar­zın­dan kaç­ma­yı. Di­ğer­le­ri ise, Pri­de yü­rü­yü­şü­nün ar­tık çok faz­la me­ta­laş­tı­rıl­mış bir ha­le gel­di­ği­ni id­di­a et­ti­ler. Gay Ti­me'da­ki ol­duk­ça güç­lü bir ma­ka­le­sin­de, Tony Le­o­nard 1997 Pri­de yü­rü­yü­şü için şun­la­rı yaz­dı:

Fes­ti­val, Thatc­her ve onun ar­dıl­la­rı­nın ser­best pi­ya­sa dün­ya­sı­nı bir za­man­lar ha­yal edi­le­me­yen bir bi­çim­de ku­cak­la­dı... Bu yı­lın ko­nu­su 'P.R.I.D.E. Bu Si­ze Ne İfa­de Edi­yor?' Gö­rü­nen o ki, or­ga­ni­za­tör­ler için, ce­vap baş­ka bir ke­li­me – P.A.R.A... Eğer Pri­de'ın top­lu­luk­la, bir­lik­te­lik­le ge­len güç­le, hoş­gö­rü­süz­lük ve yo­baz­lı­ğa kar­şı mü­ca­de­le et­mek­le ve di­ğer top­lum­sal, po­li­tik ve ma­ne­vi ko­nu­lar­la il­gi­li ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yor­duy­sa­nız, tek­rar dü­şün­me­nin za­ma­nı gel­di. Bu­ra­da bi­zim il­gi­len­di­ği­miz tek umut, rü­ya ve öz­lem, na­kit pa­ra ile il­gi­li olan­dır.

Eş­cin­sel hak­la­rı­nın bir gös­te­ri­si ve di­re­ni­şin po­li­tik bir ifa­de­si için yıl­lık bir yü­rü­yüş ola­rak Lond­ra'da baş­la­yan Pri­de, şu an­da ba­zı çok bü­yük ve güç­lü şir­ket­ler için baş­lı­ca rek­lam fır­sat­la­rın­dan bi­ri ha­li­ne gel­di – ör­ne­ğin, Vir­gin, Bud­we­i­ser ve­ya Uni­ted A­ir­li­nes gi­bi; ye­ri gel­miş­ken, bu şir­ket­ler ken­di ça­lı­şan­la­rı­na eş­cin­sel hak­la­rı­nı ta­nı­maz­lar. Bu ola­yın tüm top­lu­lu­ğa eşit bir bi­çim­de fay­da sağ­la­dı­ğı fik­ri de bir ef­sa­ne – bu­ra­da önem­li şir­ket çı­kar­la­rı var. Pri­de'ı dü­zen­le­yen­ler bu ola­yı bü­yük mik­tar­lar­da pa­ra üret­mek için kul­lan­mak­la öy­le meş­gul­dü­ler ki, 'Pri­de' söz­cü­ğü için bir te­lif hak­kı al­ma­yı bi­le dü­şün­dü­ler –her ne ka­dar tek­lif­ler so­nun­da red­de­dil­diy­se de. Şim­di ise, or­ga­ni­za­tör­ler ilk de­fa ola­rak bir gi­riş üc­re­ti koy­ma­ya ça­lış­tık­la­rı ve Lam­beth kon­se­yi ka­tı­la­bi­le­cek­le­rin sa­yı­sı­nı kı­sıt­la­dı­ğı için 1998 Pri­de fes­ti­va­li çök­tü. Bu pek çok lez­bi­yen ve eş­cin­se­lin ya­nı sı­ra, bin­ler ha­lin­de bi­let­le­ri sa­tın al­ma­yı red­de­den he­te­ro­sek­sü­el­le­ri de kız­dır­dı. Pek çok ki­şi için, ti­ca­ri­leş­me­de çok ile­ri gi­dil­miş­ti.

Eş­cin­sel vit­ri­nin bir çe­şit kur­tu­luş sağ­la­ma­dı­ğı­nı gö­ren ba­zı­la­rı, ona kar­şı ön­ce­den duy­duk­la­rı inan­cı ta­ma­men aşı­yor­lar. İs­ter iro­nik bir et­ki için ol­sun, is­ter umut­suz­luk­tan, ba­zı­la­rı eş­cin­sel vit­ri­nin ka­pa­tıl­ma­sı­nı bi­le öner­di. Tüm bu mü­ba­la­ğa­nın al­tın­da, ti­ca­ri eş­cin­sel vit­ri­ne pa­zar de­ğer­le­ri­nin na­sıl sız­mış ol­du­ğu­nu fark et­ti­ler. An­cak ka­pi­ta­list iliş­ki­le­rin et­ki­si, eş­cin­sel pa­za­rı ele ge­çir­me­ye ça­lı­şan ön­de ge­len ço­ku­lus­lu şir­ket­ler ile bit­mi­yor. Pa­za­rın ken­di­si, eş­cin­sel ol­ma an­la­mı­na gel­di­ği var­sa­yı­lan şe­yi şe­kil­len­di­ri­yor. Ka­pi­ta­lizm­den kay­nak­la­nan sı­nıf fark­lı­lık­la­rı, hem ka­pi­ta­list hem de ça­lı­şan sı­nıf­tan eş­cin­sel­ler ol­du­ğu an­la­mı­na ge­li­yor; sis­te­mi ko­ru­mak­tan çı­ka­rı bu­lu­na­lar var ve onu yık­mak­tan çı­ka­rı olan­lar var. Sa­yı­sız eş­cin­sel te­o­ris­ye­nin bi­ze top­lu­lu­ğu bir ara­da tut­tu­ğu­nu an­lat­tı­ğı pem­be eko­no­mi, bu ay­rım­la­rı ve zıt­lık­la­rı son de­re­ce kes­kin bir bi­çim­de gös­te­ri­yor.

1980'ler ve 1990'lar bo­yun­ca, Bir­le­şik Dev­let­ler'in baş­lı­ca şe­hir­le­rin­de ve da­ha kü­çük bir öl­çek­te de, Bri­tan­ya'da eş­cin­sel vit­rin­de bir bü­yü­me gör­dük –Lond­ra'da­ki So­ho ve Manc­hes­ter'da­ki The Vil­la­ge en göz­de­le­rin­den iki­si. 1984'te eş­cin­sel pat­ron­lar, gö­rü­nen ama­cı 'eş­cin­sel iş eko­no­mi­si­ne hiz­met et­mek' olan Eş­cin­sel İş Yer­le­ri Bir­li­ği­ni (Gay Bu­si­nes­ses As­so­ci­a­ti­on) oluş­tur­du­lar. Eş­cin­sel bir iş da­nış­ma­nı ve Lond­ra, Cha­ring Cross'da­ki Ku­dos ka­fe­si­nin sa­hip­le­rin­den bi­ri olan Gary Hens­haw şöy­le di­yor­du:

Ben pa­ra ve güç­le mo­ti­ve olu­rum. Eş­cin­sel vit­rin­de bir iş ada­mı ola­rak gö­rül­me­nin ge­tir­di­ği bel­li bir güç ve pres­tij var ve bun­dan ger­çek­ten zevk alı­yo­rum. ? Aşı­rı uç­ta bir ka­pi­ta­lis­tim. Ha­ne­dan'ı iz­le­ye­rek bü­yü­düm ve ile­ri­ye doğ­ru mü­ca­de­le et­me­niz ge­rek­ti­ği­ne, ge­niş­le­ye­ce­ği­niz ve bü­yü­ye­ce­ği­niz yo­lun­da­ki rü­ya­ya ina­nı­yo­rum, öy­le ki so­nun­da bir gün bir im­pa­ra­tor­luk kur­mak is­ti­yo­rum. Güç, ser­vet­le çok faz­la bağ­lan­tı­lı­dır.

Eş­cin­sel pat­ron­lar bir bü­tün ola­rak top­lu­lu­ğa hiz­met et­mek ni­ye­tin­de ol­duk­la­rı­nı söy­lü­yor­lar – eş­cin­sel er­kek­le­re ve ka­dın­la­ra iş­ler sun­mak vs. On­la­ra gö­re, bu, ger­çek kur­tu­lu­şa doğ­ru gi­den yol­da önem­li bir adım. Gary Hens­haw, ken­di­si için ça­lı­şan­la­rın bü­yük ta­li­hi­ni şöy­le ta­nım­lı­yor:

Ben­ce iyi bir at­mos­fer. Bir sü­rü genç in­san te­mel­de ken­di­le­ri­ni kur­tar­mak için gi­dip bir eş­cin­sel iş­ye­rin­de ça­lı­şı­yor. Eş­cin­sel ol­ma­nın so­run­la­rı ile bü­yü­müş olu­yor­lar ve ani­den or­ta­ya çı­kıp bir eş­cin­sel ba­rı ya da ku­lü­bün­de ça­lı­şı­yor­lar; in­san­la­rın on­la­rı ka­bul et­ti­ği­ni fark edi­yor ve ha­ri­ka va­kit ge­çi­ri­yor­lar. Son­ra he­te­ro­sek­sü­el çev­re­ye ken­di­le­ri­ne tam bir gü­ven­le ge­ri dö­nü­yor­lar.

As­lın­da, eş­cin­sel pat­ron­lar için ça­lış­ma­da ya da bir eş­cin­sel ba­rın­da ça­lış­ma­da kur­ta­rı­cı hiç­bir şey yok. Sa­na­yi­nin ge­ri ka­la­nı gi­bi, iş­çi­ler pek az gü­ven­lik­le dü­şük üc­ret­ler kar­şı­lı­ğı uzun sa­at­ler ça­lış­ma­ya zor­la­nı­yor­lar. Söz­de 'top­lu­luk' ora­da sa­de­ce bir tek çı­kar, eş­cin­sel bur­ju­va­zi­nin ve bü­yük iş­le­rin çı­ka­rı için bu­lu­nu­yor. Bass Ta­verns (Pri­de'a spon­sor­luk ya­pan bir 'eş­cin­sel dos­tu' pub) için ça­lı­şan bir iş­çi­nin söz­le­riy­le, "Ver­gi dü­şül­dük­ten son­ra, sa­at ba­şı­na bir bi­ra için müş­te­ri­den al­dı­ğı­mız pa­ra­dan da­ha azı­nı alı­yor­duk. Sa­at üc­ret­le­ri uya­rı ol­mak­sı­zın ya­rı ya­rı­ya ke­si­lir­di. Yak­la­şım şuy­du, "Be­ğen­mi­yor­san sik­tir git"'.

Eş­cin­sel İş Yer­le­ri Bir­li­ği ay­nı za­man­da, 'eş­cin­sel dos­tu' ağ fo­ru­mu kur­ma ko­nu­sun­da da or­ga­ni­za­tör­ler ile bir­lik­te işin için­dey­di; söz ko­nu­su fo­ru­mun açık­la­nan ama­cı, "tü­ke­ti­ci­yi, eş­cin­sel dos­tu iş yer­le­ri­ne bağ­la­mak, böy­le­ce eş­cin­sel tü­ke­ti­ci için se­çim öz­gür­lü­ğü­nü art­tır­mak ve pa­za­rı ge­niş­let­mek" idi. Baş­lan­gıç, Mar­ke­ting We­ek der­gi­si ta­ra­fın­dan dü­zen­le­nen "Pem­be Eko­no­mi­ye Pa­zar­la­ma Yap­mak" ad­lı kon­fe­rans­ta ya­pıl­dı ve şöy­le de­ni­yor­du: "Ki­şi­sel gö­rü­şü­nüz ne olur­sa ol­sun, ar­tık pem­be eko­no­mi­yi gör­mez­den gör­me lük­sü­nüz yok." Böy­le­ce, bir yan­dan, eş­cin­sel pat­ron­lar ay­rım­cı­lı­ğa son ver­me ih­ti­ya­cı, eşit­lik ih­ti­ya­cı ya da ho­mo­fo­bi­nin so­na er­di­ril­me­si­nin ge­rek­li­li­ği ko­nu­sun­da tan­ta­na et­se­ler de, öte yan­dan, bu pat­ron­lar ka­pi­ta­list sis­te­me son de­re­ce bağ­lı­lar ve kâr­la­rı­nın bağ­lı ol­du­ğu bu sis­tem­den mad­di bir çı­kar­la­rı var. Eş­cin­sel pat­ron­lar, ge­lir­le­ri­nin kay­na­ğı ol­du­ğu sü­re­ce eş­cin­sel top­lu­luk ile öz­deş­le­şi­yor­lar. An­cak po­li­tik ola­rak ol­duk­ça sağ ka­nat fi­kir­ler ile öz­deş­le­şe­bi­lir­ler – pa­zar, ser­best gi­ri­şim, ka­mu har­ca­ma­la­rın­da ke­sin­ti, ser­ma­ye­den da­ha az ver­gi alın­ma­sı ih­ti­ya­cı vs.

Eş­cin­sel pat­ron­lar 'eş­cin­sel top­lu­luk' fik­ri­ni, ken­di et­kin­lik­le­ri­ni meş­ru­laş­tır­ma­nın bir yön­te­mi ola­rak ele alı­yor­lar. Bu tüm eş­cin­sel­le­rin ve lez­bi­yen­le­rin ay­nı ge­mi­de ol­du­ğu fik­ri et­ra­fın­da top­la­nı­yor – hep­si­nin ay­nı ay­rım­cı­lık­tan muzda­rip ol­mamızdır ve bu ne­den­le de hep­si­nin bu­na kar­şı mü­ca­de­le et­mek için bir ara­ya gel­me­si ge­rek­ti­ği fik­ri­ne. An­cak bu tür söz­ler, ezil­me­nin sı­nıf­sal ya­pı­sı­nı, top­lu­mun alt kat­man­la­rın­da­ki­le­rin eş­cin­sel­le­rin ezi­li­şi­ni üst kat­man­da olan­lar­dan çok da­ha fark­lı bir bi­çim­de ya­şa­dı­ğı ger­çe­ği­ni sak­lı­yor. Sol­da­ki pek çok ki­şi bu or­tak eş­cin­sel top­lu­luk fik­ri­ni ka­bul­le­ni­yor. Bri­tan­ya'da Pe­ter Tatc­hell şöy­le de­miş­ti: 'Lez­bi­yen­le­ri ve eş­cin­sel er­kek­le­ri bir­leş­ti­ren, or­tak cin­sel de­ne­yim­le­ri­miz ve cin­sel­li­ği­mi­ze yö­ne­lik ön yar­gı­la­rın bir so­nu­cu ola­rak ay­rım­cı­lık­tan mus­ta­rip ol­ma­mı­zı­dır. Eğer var­lık­lı be­yaz eş­cin­sel bir er­kek, eş­cin­sel ol­du­ğu için işi­ni kay­be­der­se, ay­nı ne­den­le işi­ni kay­be­den fa­kir, si­yah bir lez­bi­yen­le ay­nı ge­mi­de­dir.' An­cak eş­cin­sel­ler ay­nı de­re­ce­de ezil­mey­le kar­şı kar­şı­ya kal­mı­yor­lar. Açık­tır ki, eğer var­lık­lıy­sa­nız, cin­sel­li­ği­ni­zi da­ha faz­la öz­gür­lük­le ifa­de et­me­ni­zi sağ­la­ya­cak o ya­şam tar­zı­nın deb­de­be­le­ri­ne pa­ra ye­tiş­ti­re­bi­lir­si­niz.

Top­lum­da ege­men sı­nı­fın par­ça­sı olan eş­cin­sel­le­rin ya­şam tar­zı­na kı­sa bir ba­kış bi­le, on­la­rın, iş­çi sı­nı­fı­nın par­ça­sı olan ço­ğun­luk eş­cin­sel ve lez­bi­yen­ler­den ay­rı bir dün­ya­da ya­şa­dık­la­rı­nı gös­te­ri­yor. Bir­le­şik Dev­let­ler'de en faz­la sa­tan eş­cin­sel der­gi­le­rin­den bi­ri olan The Ad­vo­ca­te, ya­kın bir za­man­da Alan Gil­mo­ur ile bir rö­por­taj ya­yın­la­dı. Alan Gil­mo­ur bi­ze, eş­cin­sel cin­sel­li­ği ile yüz­leş­mek­te çek­ti­ği zor­lu­ğu, eş­cin­sel ol­du­ğu­nu açık­la­dık­tan son­ra şir­ket­te na­sıl ka­bul edil­di­ği­ni ve be­lir­li bir mik­tar ön yar­gı­yı na­sıl yen­me­si ge­rek­ti­ği­ni an­la­tı­yor. An­cak 1994'e dek Alan Gil­mo­ur, Bir­le­şik Dev­let­ler'de­ki en bü­yük ikin­ci ara­ba şir­ke­ti olan Ford'un baş­kan yar­dım­cı­sı idi. 1994'te Ford'dan ay­rıl­dı an­cak ha­len Pru­den­ti­al In­su­ran­ce, Dow Che­mi­cals, Det­ro­it Edi­son, US West ve Whirl­po­ol'un yö­ne­tim ku­rul­la­rın­da. The Ad­vo­ca­te'de­ki rö­por­ta­jın­da bi­ze, meş­gul ya­şa­mı­na rağ­men, Det­ro­it'te dört kat­lı, 40.000 met­re­ka­re­lik rü­ya evi­nin in­şa­sı­na göz ku­lak ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni an­la­tı­yor.

Gil­mo­ur'un ken­di cin­sel­li­ği ile yüz­leş­me mü­ca­de­le­si­ne her tür­den sem­pa­ti du­ya­bil­sek de, ken­di­si­nin ya­şam tar­zı, ge­li­ri ve ser­ve­ti, bir ço­ğu eş­cin­sel ve­ya lez­bi­yen olan, Ford üre­tim hat­tın­da dü­şük üc­ret­ler­le uzun sa­at­ler ça­lış­ma­ya zor­la­nan iş­çi­ler­den ta­ma­men fark­lı bir alem­de. As­lın­da, ma­ka­le­nin de bi­ze an­lat­tı­ğı gi­bi, Alan Gil­mo­ur, eş­cin­sel ol­ma­sı ile yüz­leş­me­si­ne yar­dım et­miş bu­lu­nan pek çok pa­ha­lı ta­til ve iş ge­zi­le­ri­ne çı­ka­bil­miş. 1970'ler­den bu ya­na üc­ret­ler­de ger­çek­te yüz­de on do­kuz­luk bir dü­şüş gö­ren Bir­le­şik Dev­let­ler'de­ki ça­lı­şan sı­nı­fın ço­ğu için, bu, ken­di­le­ri­ne la­yık gö­rül­me­yen bir lüks. On­la­rın te­mel so­run­la­rı, is­kan, sağ­lık, eği­tim ya da sa­de­ce ço­cuk­la­rı için ye­ter­li gı­da bul­mak ve kış bo­yun­ca ısı­na­bil­mek.

Varlıklı tüketici?

Söz­de "pem­be po­und", eş­cin­sel bir ya­şam tar­zı­nı ta­nım­la­mak için kul­la­nı­lı­yor. Pa­zar ya da "eş­cin­sel kim­li­ğin" ti­ca­ri­leş­ti­ril­me­si, in­san­la­rın ya­şa­mı­nın pek çok fark­lı yö­nü­ne ulaş­tı. Bu, sa­de­ce eş­cin­sel hak­la­rı mü­ca­de­le­si­ne öz­gü bir şey de­ğil. Sis­te­me bir mey­dan oku­ma ola­rak baş­la­yan di­ğer pek çok mü­ca­de­le­nin, pat­ron­lar pa­za­rı iş­let­me ola­na­ğı­nı fark et­tik­çe, sis­tem ta­ra­fın­dan içi bo­şal­tıl­dı. Şim­di, lez­bi­yen ya da eş­cin­sel ol­mak sa­de­ce bir cin­sel­li­ğin ifa­de­si de­ğil ama ay­nı za­man­da da bir ya­şam tar­zı­nın ifa­de­si: han­gi giy­si­le­ri giy­di­ği­ni­zi, han­gi der­gi­le­ri oku­du­ğu­nu­zu, han­gi mo­bil­ya­la­rı al­dı­ğı­nı­zı ya da han­gi vot­ka­yı iç­ti­ği­ni­zi be­lir­li­yor. Da­ha ön­ce sol­da bu­lu­nan ba­zı­la­rı için, bu kö­tü bir şey ola­rak gö­rül­mü­yor. Bir ya­za­rın da açık­la­dı­ğı gi­bi:

Kar­şı­laş­tı­ğı­mız hak­sız­lık­lar ve ay­rı­ma odak­la­nan po­li­tik ak­ti­viz­min olum­suz bir a­u­ra­sı var. Bu­nun ak­si­ne, gön­lü genç he­do­nizm, ah­la­yıp vah­la­mak ye­ri­ne eş­cin­sel cin­sel­li­ği­nin olum­lu bir bi­çim­de gös­te­ril­me­si için yol­lar sun­mak­ta. Eğer cin­sel­li­ği­niz­de ıs­rar et­mek, ro­zet tak­mak, pan­kart ta­şı­mak, eş­cin­sel­le­rin ezil­me­sin­den bah­set­mek ve tu­tuk­lan­mak ile kal­dı­rım kah­ve­le­rin­de ca­puc­ci­no içe­rek ve da­ra­cık T-shirt­le­rin al­tın­dan dik­kat­le ge­liş­ti­ril­miş kas­la­rı gös­te­re­rek Old Comp­ton Cad­de­si'nde bir aşa­ğı bir yu­ka­rı ge­zin­mek ara­sın­da bir ter­ci­he in­dir­ge­nir­se, ikin­ci se­çe­nek ol­duk­ça da­ha faz­la eğ­len­ce­li... Eğer tü­ket­me­ci­lik (con­su­me­rism), dok­san­la­rın eş­cin­se­li­nin ta­nım­la­yı­cı özel­li­ği ise ve eğer as­la bu ka­dar iyi ol­ma­mış­sak, he­do­nizm ile po­li­tik ka­za­nım ara­sın­da bir iliş­ki ol­ma­lı. Bu il­le de olum­suz bir iliş­ki ol­mak zo­run­da de­ğil... Tü­ke­ti­ci­lik po­li­tik ka­za­nı­mın an­ti­te­zi de­ğil, bu ka­za­nım­la­rın ya­vaş ya­vaş da ol­sa ke­sin­lik­le el­de edil­di­ği sü­re­cin ta ken­di­si­nin bir par­ça­sı.

Bu ne­den­le, lez­bi­yen ve eş­cin­sel­le­rin ezil­me­si­ne son ver­me kav­ga­sı, sis­te­me kar­şı mü­ca­de­le et­me­nin de­ğil de, sis­tem için­de bir yer sa­tın al­ma­nın kav­ga­sı; pa­za­ra kar­şı di­re­niş de­ğil, pa­za­rın ka­bul edil­me­si ha­li­ni alı­yor. Pek çok ki­şi, eş­cin­sel­le­rin ve lez­bi­yen­le­rin, nü­fu­sun ge­ri ka­la­nı­na gö­re oran­sız bir bi­çim­de var­lık­lı bir tü­ke­ti­ci gru­bu ol­du­ğu­nu, dı­şa­rı fır­la­yıp yı­ğın­lar­ca tü­ke­ti­ci ma­lı ve ürü­nü­nü al­mak için ölüp bit­tik­le­ri­ni var­sa­yı­yor.

Rek­lam­cı­lık gu­ru­la­rı ve pa­zar­la­ma mü­dür­le­ri, bu­nun ken­di­le­ri ta­ra­fın­dan 1990'lar­da ya­pıl­mış bir ke­şif ol­du­ğu­nu id­di­a edi­yor­lar. An­cak, ha­li vak­ti ye­rin­de eş­cin­sel er­kek ima­jı­nın kö­ke­ni, eş­cin­sel­li­ğin ya­sa­dı­şı ol­du­ğu 19. yüz­yıl son­la­rı­na dek uza­nı­yor. Bir yüz­yıl­dan uzun bir sü­re­dir, eş­cin­sel er­kek­le­rin ak­tör ve sa­nat­çı, var­lık­lı ve gör­kem­li bi­rey­ler ola­rak çi­zil­me­si, ste­re­o­tip ha­li­ni al­dı. Bu ste­re­o­tip, sı­ra­dan in­san­la­rın eş­cin­sel ola­ma­ya­ca­ğı­nı id­di­a et­me­de za­rar­lı bir rol oy­na­dı. Bu da, iş­çi­ler ara­sın­da eş­cin­sel kar­şı­tı yak­la­şım­la­rı güç­len­dir­di. Eş­cin­sel­le­rin yup­pi­e ola­rak su­nul­du­ğu gün­cel­leş­ti­ril­miş ver­si­yon da ben­zer bir rol oy­na­mak­ta ve Bir­le­şik Dev­let­ler'de­ki ya­kın ta­rih­li iki araş­tır­ma ta­ra­fın­dan des­tek­len­mek­te.

Bun­lar­dan il­ki 1988'de Sim­mons Mar­ket Re­se­arch Bu­re­a­u ta­ra­fın­dan, Bir­le­şik Dev­let­ler'de­ki se­kiz lez­bi­yen ve eş­cin­sel ga­ze­te­si üze­rin­de ger­çek­leş­ti­ril­di. Bu araş­tır­ma­nın ve­ri­le­ri, eş­cin­sel­le­rin ve lez­bi­yen­le­rin sı­ra­dı­şı bir bi­çim­de eği­tim­li ve var­lık­lı ol­duk­la­rı­na da­ir tar­tış­ma­nın ori­ji­nal kay­nak­la­rın­dan bi­riy­di. Araş­tır­ma­nın so­nuç­la­rı­na gö­re, nü­fu­sun ge­ri ka­la­nı için­de­ki yüz­de 18'lik ora­na kar­şı, eş­cin­sel ve lez­bi­yen­le­rin yüz­de 59'u üni­ver­si­te me­zu­nuy­du. Ve nü­fu­sun ge­ri ka­la­nı için­de­ki %15'lik ora­na kı­yas­la, eş­cin­sel­ler ve lez­bi­yen­ler %49'luk bir oran­da ida­ri ve­ya pro­fes­yo­nel iş­le­re sa­hip­ti­ler. Bu­nu, 1990'da eş­cin­sel­le­rin ve lez­bi­yen­le­rin nü­fu­sun ge­ri ka­la­nıy­la kar­şı­laş­tı­rıl­ma­ya­cak bi­çim­de var­lık­lı ol­du­ğu­nu bu­lan Over­lo­o­ked Opi­ni­ons araş­tır­ma­sı da des­tek­le­di: %34'ün ge­li­ri 50,000 do­la­rın üze­rin­dey­di (tüm top­lum için­de %25'lik ora­na kı­yas­la). Bu te­mel­de, "eş­cin­sel top­lu­lu­ğun" ge­lir po­tan­si­ye­li­nin yak­la­şık beş yüz on dört mil­yar do­lar ci­va­rın­da ol­du­ğu he­sap­lan­dı. The Wall Jo­ur­nal bu­na "bir rü­ya pa­za­rı" adı­nı ver­di. "...Eş­cin­sel ev­ler pek çok rek­lam­cı ta­ra­fın­dan is­te­nen özel­lik­le­re sa­hip. Or­ta­la­ma yıl­lık [eş­cin­sel] ev ge­li­ri 55,430$". Her iki araş­tır­ma da, bü­yük şir­ket­le­ri, o dö­nem­de umut­suz bir bi­çim­de ma­li des­te­ğe ih­ti­ya­cı olan Bir­le­şik Dev­let­ler'de­ki eş­cin­sel ba­sı­nı­na rek­lam ver­me­ye ik­na et­mek için kul­la­nıl­dı. Bu araş­tır­ma­lar Bir­le­şik Dev­let­ler ile sı­nır­lı da de­ğil­di. Bri­tan­ya'da 1788 eş­cin­sel ve lez­bi­ye­ni ko­nu alan 1994 ta­rih­li bir araş­tır­ma da ay­nı so­nu­ca var­dı – da­ha iyi eği­tim­li ol­duk­la­rı (nü­fu­sun ge­ri ka­la­nın­da­ki %9'a kar­şı­lık %27 üni­ver­si­te me­zu­nu) ve lez­bi­yen­le­rin he­te­ro­sek­sü­el ka­dın­la­ra gö­re yıl­da or­ta­la­ma 3,000 po­und da­ha faz­la ka­zan­dı­ğı söy­le­ni­yor­du.

Ger­çek­te, son za­man­lar­da­ki ka­nıt­lar, bu araş­tır­ma­la­rın gü­ve­ni­lir­li­ği­nin sor­gu­lan­ma­ya açık ol­du­ğu­nu ak­la ge­tir­mek­te. İlk ola­rak kul­la­nı­lan ve­ri­ler ol­duk­ça se­çi­me ta­bi tu­tul­muş: bu tür an­ket­le­re ce­vap ve­ren­ler te­mel­de or­ta sı­nıf, da­ha iyi eği­tim­li ve da­ha var­lık­lı in­san­lar, bu ne­den­le, böy­le­si­ne se­çil­miş bir grup­la yo­la çık­tı­ğı­nız­da so­nuç­lar şa­şır­tı­cı de­ğil. Le­e Bad­gett'in ya­kın za­man­da yaz­dı­ğı "Yan­lı Ör­nek­le­rin Öte­sin­de: Lez­bi­yen­le­rin ve Eş­cin­sel Er­kek­le­rin Eko­no­mik Ko­nu­mu Ef­sa­ne­le­ri­ne Mey­dan Oku­mak" baş­lık­lı ma­ka­le­sin­de de yaz­dı­ğı gi­bi:

Bir­le­şik Dev­let­ler'de eş­cin­sel in­san­la­rın ras­ge­le bir ör­ne­ği­ni bul­mak ko­lay bir iş de­ğil. Hü­kü­met ku­ru­luş­la­rı ve aka­de­mik is­ta­tis­tik­çi­ler, Bir­le­şik Dev­let­ler nü­fu­su­nu tem­sil eden ör­nek­ler bul­mak için bir sü­rü za­man ve pa­ra har­cı­yor­lar. Ne ya­zık ki, bu tür araş­tır­ma­lar­dan pek azı eş­cin­sel­ler/lez­bi­yen­ler/bi­sek­sü­el in­san­lar ile he­te­ro­sek­sü­el­ler ara­sın­da doğ­ru­dan bir ge­lir mu­ka­ye­se­si­ne ola­nak ta­nı­ya­cak doğ­ru so­ru­la­rı so­ru­yor.

İkin­ci ola­rak, or­ta ve üst sı­nıf eş­cin­sel­le­rin eş­cin­sel ol­duk­la­rı­nı açık­la­ma­la­rı­na izin ve­ren şey tam da on­la­rın sı­nıf­sal ko­num­la­rı. Bu du­rum, se­çil­miş her­han­gi bir ör­ne­ğin top­lum­da­ki tüm eş­cin­sel­le­ri ve lez­bi­yen­le­ri tem­sil et­me­si­ni zor­laş­tı­rı­yor. Ça­lı­şan sı­nı­fın sa­yı­sal üs­tün­lü­ğü­nün ba­sit bir so­nu­cu ola­rak, ço­ğu eş­cin­se­lin ve lez­bi­ye­nin ça­lı­şan sı­nıf saf­la­rın­dan çık­ma­sı ola­sı. Ça­lı­şan sı­nıf­tan eş­cin­sel­le­rin ve lez­bi­yen­le­rin ço­ğun­lu­ğu­nun, pem­be eko­no­mi­de ken­di­le­ri­ne bir yer sa­tın ala­bi­le­cek­le­ri fik­ri yan­lış. Pek çok in­san için bu el­le­rin­de­ki ola­nak­la­rın öte­sin­de bir şey. Bu yüz­den, gö­rü­nüş­te sı­nıf sı­nır­la­rı­nı aşan eş­cin­sel ya­şam tar­zı fik­ri as­lın­da or­ta sı­nıf ya­şam tar­zı­nın be­lir­li bir bi­çi­mi. An­ti-Gay'e kat­kı­da bu­lu­nan­lar­dan bi­ri olan Pe­ter We­ir'ın da açık­la­dı­ğı gi­bi:

Ike­a rek­lam­la­rın­da tem­sil edi­len eş­cin­sel top­lu­lu­ğu, mo­bil­ya al­mak için ge­zen or­ta sı­nıf be­yaz he­rif­le­rin ra­hat ima­jı, ana akım ola­rak ta­nım­la­nan bir top­lu­luk. Bu bir ya­lan... Eş­cin­sel top­lu­luk için­de­ki ger­çek ay­rım, ko­ru­nak­lı, ay­rı­ca­lık­lı, po­li­tik ola­rak ak­tif şe­hir­li ve ban­li­yö­lü trend be­lir­le­yi­ci­ler ve po­li­ti­ka ya­pan­lar ile ho­mo­sek­sü­el dür­tü­le­ri olan halk kit­le­le­ri ara­sın­da­dır.

Her iki araş­tır­ma­nın so­nuç­la­rı­nı sor­gu­la­yan ve bun­la­rın gü­ve­ni­lir­li­ği ko­nu­sun­da şüp­he ya­ra­tan ye­ni araş­tır­ma­lar var. Bir­le­şik Dev­let­ler'de 1992 se­çi­min­de 15,000'den faz­la seç­men ile ya­pı­lan rö­por­taj­lar­da, ken­di­si­ni eş­cin­sel, lez­bi­yen ve­ya bi­sek­sü­el ola­rak ta­nım­la­yan 466 ki­şi bu­lun­du; bu ki­şi­le­rin ge­lir­le­ri­nin he­te­ro­sek­sü­el seç­men­le­rin ge­lir­le­ri ile mu­ka­ye­se­si, eş­cin­sel seç­men­le­rin da­ha alt ge­lir gru­bun­da bu­lun­ma eği­li­mi­ni or­ta­ya çı­kar­dı. Bu­nu, cin­sel yö­ne­lim ko­nu­sun­da bir so­ru da içe­ren, tü­ke­ti­ci yak­la­şım­la­rı ko­nu­lu 1993 Yan­ke­lo­vich Mo­ni­tor araş­tır­ma­sı da des­tek­le­di. Bu araş­tır­ma­nın bul­du­ğu, so­ru­la­rı ya­nıt­la­yan eş­cin­sel­le­rin evi­ne or­ta­la­ma 37,400 do­lar, lez­bi­yen­le­rin evi­ne ise 34,800 do­lar tu­ta­rın­da ge­lir gir­di­ği idi –her iki ra­kam da, di­ğer araş­tır­ma­la­rın eş­cin­sel ve lez­bi­yen­le­rin or­ta­la­ma ge­li­ri ola­rak bul­du­ğu 55,430 do­la­rın ol­duk­ça al­tın­da. Le­e Bad­get şu so­nu­ca va­rı­yor: "da­ha iyi araş­tır­ma­lar­dan el­de edi­len tüm ka­nıt­lar, eş­cin­sel in­san­la­rın he­te­ro­sek­sü­el in­san­lar­dan da­ha faz­la ka­zan­ma­dı­ğı­nı gös­te­ri­yor; hat­ta iki ay­rın­tı­lı araş­tır­ma da­ha da ra­hat­sız edi­ci bir mo­del gös­te­ri­yor: lez­bi­yen, eş­cin­sel ve bi­sek­sü­el in­san­lar, he­te­ro­sek­sü­el in­san­lar­dan da­ha az ka­za­nı­yor­lar."

Bun­lar­dan bi­ri, Bad­gett'ın ken­di­si ta­ra­fın­dan 1989-1991 Bir­le­şik Dev­let­ler Ge­ne­ral Sur­vey So­ci­ety'nin ve­ri­le­ri­ni in­ce­ler­ken ger­çek­leş­ti­ri­len bir ça­lış­ma. Bad­gett, eş­cin­sel ve bi­sek­sü­el er­kek iş­çi­le­rin, ay­nı de­ne­yim, eği­tim, iş ve me­de­ni ha­le sa­hip he­te­ro­sek­sü­el er­kek­le­re gö­re %11 ila 27 da­ha az ka­zan­dı­ğı­nı bul­du. Ay­nı za­man­da lez­bi­yen­ler için de ben­zer ra­kam­la­ra ulaş­tı. Yi­ne de, Bad­gett bu­ra­da bir he­sap­la­ma no­tu ek­le­mek­te ve cin­sel yö­ne­li­min eko­no­mik et­ki­le­ri ko­nu­sun­da az şey bi­li­ni­yor ol­ma­sı­nın ne­de­ni­nin, ve­ri­le­rin sı­nır­la­rı ve gü­ve­ni­lir­li­ği ol­du­ğu­nu iti­raf et­mek­te.

Bu yüz­den, tüm eş­cin­sel­le­rin ve lez­bi­yen­le­rin var­lık­lı ol­du­ğu fik­ri bir ef­sa­ne­den iba­ret. Ste­re­o­tip eş­cin­sel in­sa­nı tem­sil et­me nok­ta­sı­na ge­len şey, as­lın­da, top­lum­da­ki eş­cin­sel­le­rin ve lez­bi­yen­le­rin, özel­lik­le de or­ta ve üst sı­nıf­la­ra da­hil olan kü­çük bir ora­nı. Ça­lı­şan sı­nıf­tan eş­cin­sel ve lez­bi­yen­le­rin "ha­riç tu­tul­ma­sı­nın" ne­de­ni ba­sit bir bi­çim­de ye­ter­li alım gü­cü­ne sa­hip ol­ma­ma­la­rı.

Sağa kayış

Bu tar­tış­ma­nın yan­sı­ma­la­rı, özel­lik­le de Bir­le­şik Dev­let­ler'de lez­bi­yen ve eş­cin­sel hak­la­rı­na kar­şı bir sağ ka­nat sal­dı­rı­sı­nı ateş­le­di. Ör­ne­ğin, Bir­le­şik Dev­let­ler'in Co­lo­ra­do eya­le­tin­de, eya­let ana­ya­sa­sın­da, eğer uy­gu­lan­say­dı eş­cin­sel­le­ri ve lez­bi­yen­le­ri me­de­ni hak­la­rın ko­run­ma­sı kap­sa­mın­dan çı­ka­ra­cak olan bir de­ği­şik­lik tek­lif edil­di. Bi­li­nen is­miy­le, De­ği­şik­lik 2, eş­cin­sel­le­re sal­dır­ma­ya de­vam et­mek için bir di­zi sağ ka­nat ve di­ni gru­bun odak nok­ta­sı ol­du. A­i­le De­ğer­le­ri Yan­lı­sı Co­lo­ra­do gru­bu çı­kar­dı­ğı bir bro­şür­de şöy­le de­di: "Eş­cin­sel­ler de­za­van­taj­lı bir azın­lık mı? Siz ka­rar ve­rin! Ka­yıt­lar gös­te­ri­yor ki, şim­di bi­le, eş­cin­sel­ler sa­de­ce eko­no­mik ola­rak de­za­van­taj­lı ol­ma­mak­la kal­mı­yor; eş­cin­sel­ler, as­lın­da Ame­ri­ka'da­ki en var­lık­lı grup­lar­dan bi­ri." Grup, eş­cin­sel­le­rin or­ta­la­ma bir Ame­ri­ka­lı­ya gö­re üni­ver­si­te me­zu­nu ol­ma­la­rı­nın üç kat, pro­fes­yo­nel ve­ya ida­ri bir iş edin­me­le­ri­nin üç kat ve de­niz aşı­rı se­ya­hat et­me­le­ri­nin dört kat ola­sı ol­du­ğu­nu id­di­a eden eş­cin­sel ya­yın­la­rın­dan bi­rin­den ra­kam­lar­la alın­tı da yap­tı.

Ben­zer bir bi­çim­de, 1994'te Bir­le­şik Dev­let­ler Kong­re­sin­den ge­çen İs­tih­dam­da Ay­rım­cı­lık Kar­şı­tı Ya­sa­ya kar­şı ver­di­ği be­yan­da, Jo­seph E Bro­a­dus şu­nu id­di­a et­ti: "Or­ta­la­ma 36,500 do­lar­lık ulu­sal ge­li­re kar­şın, eş­cin­sel ev­le­rin or­ta­la­ma ge­li­ri 55,400 do­lar... Bu, eko­no­mi­ye ka­tıl­mak ve­ya doğ­ru dü­rüst bir iş sa­hi­bi ol­mak için özel me­de­ni hak­lar ya­sa­ma­sı­na ih­ti­yaç du­yan bir gru­bun pro­fi­li de­ğil. Bu, bir eli­tin pro­fi­li." Böy­le­ce, ha­li vak­ti ye­rin­de, var­lık­lı eş­cin­sel tü­ke­ti­ci pro­fi­li şim­di tam ter­si bir yö­ne dön­müş­tür ve eş­cin­sel­le­rin ezil­di­ği ger­çe­ği­ni yad­sı­mak ni­ye­tin­de olan­lar­ca kul­la­nıl­mak­ta­dır.

Sağ ka­na­dın, eş­cin­sel hak­la­rı­na yö­ne­lik sal­dı­rı­la­ra de­vam et­me gü­ve­ni­ni ken­din­de bul­ma­sı­nın ne­de­ni, kıs­men, so­lun, 1960'lar­da­ki Sto­ne­wall ayak­lan­ma­la­rın­dan son­ra or­ta­ya çı­kan Eş­cin­sel Kur­tu­luş Cep­he­si'nin (Gay Li­be­ra­ti­on Front – GLF) inat­çı gün­le­rin­den bu ya­na eş­cin­sel po­li­ti­ka­da gös­ter­di­ği ge­ri çe­ki­liş­tir. O dö­nem­den son­ra, eş­cin­sel hak­la­rı için ve­ri­len mü­ca­de­le­yi, ka­pi­ta­liz­me kar­şı ge­nel bir mü­ca­de­le­ye bağ­la­ma gi­ri­şim­le­ri ol­muş­tu. Bu­gün, mu­ha­fa­za­kar dü­şün­ce ve st­ra­te­ji, yu­ka­rı­da alın­tı yap­tı­ğı­mız And­rew Sul­li­van gi­bi, eş­cin­sel po­li­ti­ka­sı üze­ri­ne ya­zan pek çok ki­şi­yi ege­men­li­ği al­tı­na al­mış­tır. Bu ki­şi­ler, eş­cin­sel­le­rin ve lez­bi­yen­le­rin hak­la­rı­nın, ka­pi­ta­list top­lum­da aşa­ma­lı, par­ça par­ça re­form­lar­la ger­çek­leş­ti­ri­le­bi­le­ce­ği­ne inan­mak­ta­dır­lar. Bu dü­şün­ce, Sto­ne­wall gi­bi, sis­tem için­de ça­lış­ma­ya bağ­lı ka­lan grup­la­ra ege­men­dir. Ger­çek­ten de, 1994'te par­la­men­to üye­le­ri­nin eşit rı­za ya­şı oy­la­ma­sı ba­şa­rı­sız­lı­ğın­dan son­ra, bin­ler­ce genç eş­cin­sel ve lez­bi­yen Avam Ka­ma­ra­sı­nın ka­pı­la­rı­nı kır­ma teh­di­din­de bu­lun­du­ğun­da ve dı­şa­rı­da fi­i­len ayak­lan­ma ger­çek­leş­tir­di­ğin­de, Sto­ne­wall, bu­na ilk iti­raz eden­ler­den ve er­te­si gün gös­te­ri­ci­le­ri ilk kı­na­yan­lar­dan bi­riy­di.

Bu­nu, 1960'lar­da eş­cin­sel hak­la­rı için ve­ri­len mü­ca­de­le ile kı­yas­la­yın. O za­man, GLF ezi­len­le­rin ve sö­mü­rü­len­le­rin di­ğer dev­rim­ci ha­re­ket­le­ri ile da­ya­nış­ma­sı­nı be­yan edi­yor­du. Ba­zı çev­re­ler­de bu kar­şı­lık­lı bir hal al­mış­tı. Ka­ra Pan­ter­ler'den Hu­ey New­ton 1970'de ha­pis­ha­ne hüc­re­sin­den, ye­ni eş­cin­sel ha­re­ke­te ver­di­ği des­te­ği ifa­de et­mek için mek­tup yaz­mış­tı. Bri­tan­ya'da GLF eş­cin­sel­le­re hiz­met ver­me­yi red­de­den bar­lar­da iş­gal­ler; çe­şit­li yü­rü­yüş­ler ve pro­tes­to­lar ile TUC'un Mu­ha­fa­za­kar­la­rın Sa­na­yi İliş­ki­le­ri Ya­sa Ta­sa­rı­sı­na kar­şı gös­te­ri­si gi­bi gös­te­ri­ler­de kon­ten­jan­lar dü­zen­li­yor­du. Ye­ni ha­re­ke­tin he­ye­ca­nı ge­çi­ci ola­rak, eş­cin­sel­le­rin ve lez­bi­yen­le­ri­nin ezil­me­si­ne na­sıl son ve­ri­le­ce­ği ko­nu­sun­da net bir fi­kir ol­ma­ma­sı­nın boş­lu­ğu­nu ka­pat­tı. An­cak, de­ği­şim gö­rü­şü ol­duk­ça be­lir­siz­di ve ilk he­ves sö­nüp de ha­re­ket da­ha de­rin so­ru­lar­la yüz­leş­mek zo­run­da ka­ldı –Ezil­me­ye ne ne­den olur? Ezi­len­ler bir­le­şe­bi­lir mi? gibi- ka­fa ka­rı­şık­lı­ğı ye­ri­ni al­dı. Pek çok ey­lem­ci ho­mo­fo­bi­yi ka­pi­ta­lizm al­tın­da­ki çe­kir­dek a­i­le­nin bir ürü­nü ola­rak de­ğil de, tüm he­te­ro­sek­sü­el­le­rin do­ğa­sın­da olan bir yak­la­şım ola­rak gör­me­ye baş­la­dı­lar.

O gün­den be­ri, ge­ri çe­ki­liş, "kim­lik po­li­ti­ka­sı" ola­rak bi­li­nen şe­ye, ya­lın bir bi­çim­de kim­li­ği­niz­de ıs­rar et­me­nin, ezil­me­yi yen­me­nin yo­lu ol­du­ğu fik­ri­ne dek de­vam et­ti. Ama bu da ko­lek­tif mü­ca­de­le­den sap­ma­dır. Bu­na pa­ra­sı ye­ten­ler için, eş­cin­sel vit­rin için­de kim­li­ği­niz­de ıs­rar et­mek müm­kün­dür. Eş­cin­sel­le­rin ve lez­bi­yen­le­rin bü­yük ço­ğun­lu­ğu için eri­şil­mez ol­sa da, ku­lüp­le­re ka­tıl­mak, alış­ve­riş yap­mak ya da mo­da, kur­ta­rı­cı fa­a­li­yet­ler ola­rak gö­rül­me­ye baş­la­nı­yor. Bu ne­den­le kim­lik po­li­ti­ka­sı, top­lu­mun ge­ri ka­la­nın­da ho­mo­fo­bi­ye mey­dan oku­mak ye­ri­ne, pem­be eko­no­mi­nin ge­niş­le­til­me­si, eş­cin­sel işa­dam­la­rı için pa­ra ka­zan­ma­ya odak­la­nı­yor. Kim­lik po­li­ti­ka­sı­nın mer­ke­zin­de, ki­şi­sel ola­nın po­li­tik ol­du­ğu fik­ri ve ba­ğım­sız­lık fik­ri, ya­ni ezil­me­ye kar­şı ha­re­ket­le­rin ay­rı ve ken­di­ne has ol­ma­sı ge­rek­ti­ği, bir eş­cin­sel ha­re­ke­ti, bir ka­dın ha­re­ke­ti, bir si­yah ha­re­ke­ti ol­ma­sı ge­rek­ti­ği fik­ri var.

Bu yak­la­şım sı­nıf po­li­ti­ka­sın­dan ve iş­çi sı­nı­fı­nın ezil­me­ye son ver­me mü­ca­de­le­sin­de mer­ke­zi ol­ma­sı ge­rek­ti­ği dü­şün­ce­sin­den bir ge­ri çe­ki­li­şi tem­sil et­mek­te. Bu­gün, "Ki­şi­sel olan po­li­tik­tir" slo­ga­nı, ko­lek­tif po­li­tik ey­le­me yol aç­mak bir ya­na; sa­de­ce, ya­şam tar­zı­na da­ya­lı po­li­ti­ka­nın de­ği­şik­lik ya­ra­ta­bi­le­ce­ği dü­şün­ce­si­ne yol açı­yor. An­cak so­run şu ki, "ki­şi­sel po­li­ti­ka" de­ği­şik­lik ge­tir­mi­yor ya da için­de ya­şa­dı­ğı­mız sis­te­me mey­dan oku­mu­yor. Bu ba­sit bir bi­çim­de al­ter­na­tif ya­şam tarz­la­rı so­ru­nu ya da pa­ra har­ca­may­la "güç ka­zan­ma" so­ru­nu de­ğil; ay­rım­cı­lı­ğı üre­ten ve bes­le­yen mev­cut top­lum dü­ze­ni­ne mey­dan oku­ma so­ru­nu.

Marksizm ve eşcinsellerin ezilmesi

Eş­cin­sel­le­rin ezil­me­si­nin Mark­sist ana­li­zi­nin ya­nı sı­ra ge­nel ola­rak Mark­sist ezil­me yak­la­şı­mı­na yö­nel­ti­len stan­dart sal­dı­rı, eko­no­mi­ci ol­du­ğu yö­nün­de­dir. Mark­siz­me, bir yan­dan eş­cin­sel­le­rin ezil­me­si­ni eko­no­mik ka­te­go­ri­le­ri kul­la­na­rak açık­la­ya­ma­dı­ğı için, di­ğer yan­dan da, ezil­me­ye kar­şı ha­re­ket­le il­gi­siz ol­du­ğu –çün­kü eş­cin­sel­le­rin kur­tu­lu­şu ya onun top­lum­sal de­ği­şik­lik st­ra­te­ji­si­ne uy­mu­yor­dur ya da sa­de­ce sos­ya­list dev­ri­min bir yan ürü­nü­dür- için önem ve­ril­mez. Sos­ya­list­ler için, eş­cin­sel­le­rin ezil­me­si­nin baş­lan­gıç nok­ta­sı, bu­nun ka­pi­ta­list top­lum­dan kay­nak­lan­dı­ğı, ege­men sı­nı­fın çı­kar­la­rı­na hiz­met et­ti­ği­dir. Ezil­me, iş­çi sı­nı­fı­nı bö­lüp güç­süz­leş­tir­me­ye hiz­met eder. Eş­cin­sel­le­ri he­te­ro­sek­sü­el­le­re, si­yah­la­rı be­yaz­la­ra, er­kek­le­ri ka­dın­la­ra kar­şı ko­num­lan­dı­rır; böy­le­ce iş­çi sı­nı­fı­nın bir ke­si­ti­ni di­ğe­ri­ne kar­şı bö­le­rek eşit­siz­li­ği ve ay­rım­cı­lı­ğı teş­vik eder.

Da­ha özel ola­rak, eş­cin­sel­le­rin ezil­me­si ve ka­dın­la­rın ezil­me­si, ay­nı za­man­da ka­pi­ta­lizm al­tın­da çe­kir­dek a­i­le­nin öne­mi ne­de­niy­le de var­dır. A­i­le, Marx'ın de­yi­miy­le, "iş­gü­cü­nün üre­til­me­si"nin ger­çek­leş­ti­ril­di­ği araç­tır. Bu, onu ka­pi­ta­list top­lu­mun mer­ke­zi ku­ru­mu ha­li­ne ge­ti­rir. Ka­pi­ta­liz­min ilk gün­le­rin­de a­i­le­ler tüm­den fab­ri­ka­lar­da ça­lış­ma­ya zor­la­nı­yor­du. Ve bir sü­re için, iş­çi sı­nı­fı a­i­le­si­nin bir ku­rum ola­rak ya­şa­mı teh­dit al­tın­da gi­bi gö­rün­dü (hem Marx'ın hem de En­gels'in inan­dı­ğı gi­bi). An­cak, 19. yüz­yı­lın so­nun­da, ege­men sı­nıf eme­ğin gün­den gü­ne ve bir ku­şak­tan di­ğe­ri­ne üre­til­me­si için ana bi­rim ola­rak a­i­le­yi güç­len­dir­me yo­lun­da da­nı­şık­lı bir gi­ri­şim­de bu­lun­du. Eş­cin­sel kim­li­ğin çağ­daş bir kon­sep­ti­nin ifa­de edil­me­si bu dö­ne­me rast­lar. "Ho­mo­sek­sü­el" söz­cü­ğü­ne ilk ola­rak 1869'da Al­man­ya'da im­za­sız ola­rak da­ğı­tı­lan bir bro­şür­de rast­lan­dı. Bu, eş­cin­sel­li­ğin o nok­ta­da baş­la­dı­ğı an­la­mı­na gel­mi­yor. Ak­si­ne, eş­cin­sel­li­ğin bir şe­kil­de "do­ğal ol­ma­dı­ğı"nı id­di­a eden sağ­cı­la­ra kar­şı kul­la­nı­lan te­mel ar­gü­man­lar­dan bi­ri, eş­cin­sel­li­ğin, in­san me­de­ni­ye­ti bo­yun­ca va­rol­muş et­kin­lik çe­şit­le­rin­den bi­ri ol­du­ğu­nu ger­çe­ği­ni gös­ter­mek­tir.

An­cak, ege­men sı­nı­fın eş­cin­sel­li­ği ya­sa­dı­şı bir ey­lem ha­li­ne ge­tir­me­ye yö­nel­me­si 19. Yüz­yı­lın son­la­rın doğ­ruy­du. Bri­tan­ya'da 1885 Ce­za Ya­sa­sı De­ği­şik­lik Ta­sa­rı­sı Mad­de 11'de er­kek­le­rin, (çok­tan ya­sa­dı­şı ha­le ge­ti­ril­miş olan) cin­sel bir­leş­me içer­me­yen tüm eş­cin­sel ey­lem­le­ri, is­ter ka­mu için­de is­ter özel ola­rak ya­pıl­mış ol­sun, ya­sa­dı­şı ha­le ge­ti­ril­di. Ve 13 yıl son­ra, 1898 Di­len­ci­lik Ya­sa­sı eş­cin­sel "ta­ciz" ko­nu­sun­da çok sı­kı kont­rol­ler ge­tir­di. Jeff­rey We­eks şöy­le der: "Bu iki ya­sa, ya­sal du­ru­mun tek ba­şı­na da­ha da zor­laş­ma­sı­nı tem­sil edi­yor­du ve çağ­daş yak­la­şım­la­rın be­lir­len­me­sin­de ha­ya­ti öne­me sa­hip­ti."

İş­çi sı­nı­fı a­i­le­si, ge­rek­li iş­gü­cü­nün te­mi­ni­ni sağ­la­mak için ucuz bir yol­du. Çe­kir­dek a­i­le ka­pi­ta­lizm için da­ha önem­li bir ha­le gel­dik­çe, onu ya­şa­ma­nın tek yo­lu ola­rak gös­ter­mek de git­tik­çe da­ha faz­la önem ka­zan­dı. A­i­le­nin güç­len­di­ril­me­si­nin ya­nı sı­ra, eş­cin­sel­le­ri suç­lu ha­li­ne ge­ti­ren ilk ya­sa­la­rın çık­ma­sı­nın ne­de­ni bu­dur. Ge­çen yüz­yıl­da (19. Yüz­yıl), a­i­le­de önem­li de­ği­şik­lik­ler mey­da­na gel­di. Ka­pi­ta­lizm a­i­le­yi par­ça­la­ya­cak şe­kil­de iş­li­yor. Göç­le ve iş­gü­cü­nün da­ha faz­la ha­re­ket­li ol­ma­sı ta­le­biy­le; yük­se­len bo­şan­ma oran­la­rı ve da­ha faz­la be­kar an­ne ba­ba­ya yol açan, a­i­le üze­rin­de­ki bas­kı­lar­la; ön­ce­lik­le da­ha az in­sa­nın ev­len­di­ği ve git­tik­çe da­ha faz­la ço­cu­ğun ev­li­lik ba­ğı dı­şın­da doğ­ma­sıy­la. Ama bu­na rağ­men, a­i­le, iş­gü­cü­nün üre­ti­mi için ki­lit ku­rum ola­rak kal­ma­ya de­vam edi­yor. Ça­lı­şan sı­nıf­tan in­san­lar hâ­lâ sev­gi­nin ve dış dün­ya­nın hen­ga­me­sin­den ka­çı­şın li­ma­nı ola­rak a­i­le­ye sa­rı­lı­yor­lar. Ev­li­lik ve ço­cuk do­ğur­ma hâ­lâ ça­lı­şan sı­nıf­tan ka­dın­lar için ka­çı­nıl­maz ola­rak gö­rü­lü­yor, ger­çek bi­raz fark­lı ol­sa bi­le. Lind­sey Ger­man'ın da an­lat­tı­ğı gi­bi:

Bu­gün a­i­le­nin en şa­şır­tı­cı özel­lik­le­rin­den bi­ri, ço­ğu iş­çi­nin ona sa­rıl­mak­ta gös­ter­di­ği azim... Bu de­ği­şik­lik­ler mil­yon­lar­ca iş­çi­nin a­i­le­si­ni kök­ten bir bi­çim­de de­ğiş­ti­rir­ken, iş­çi­le­rin a­i­le­ye sa­rıl­ma ve var­sa­yı­lan ge­le­nek­sel de­ğer­le­ri­ni güç­len­dir­me yo­lun­da bu­nu kar­şı­la­yı­cı bir eği­li­mi var. Ka­pi­ta­liz­min son dö­nem­le­rin­de a­i­le­nin ar­tan ide­o­lo­jik öne­mi ve evin mer­ke­zi­ye­ti bu­nu gös­te­ri­yor.

Eş­cin­sel cin­sel­li­ği, ilk ola­rak a­i­le­nin iş­gü­cü­nün üre­ti­mi için­de­ki iza­hı­na mey­dan oku­du­ğu için; ay­nı za­man­da da, a­i­le­nin ide­o­lo­ji­si­ne mey­dan oku­du­ğu için gü­nü­müz a­i­le­si­nin ide­al ima­jı­nı teh­dit edi­yor. Ay­nı cin­si­yet­ten part­ner­ler fik­ri, çe­kir­dek a­i­le için te­mel olan ka­dın-er­kek iliş­ki­si­ne mey­dan oku­yor. Tony Cliff'in de yaz­dı­ğı gi­bi:

Ge­le­nek­sel a­i­le, ço­cuk­la­rı bü­yüt­mek ve ye­tiş­kin­le­rin tü­ke­tim ih­ti­yaç­la­rı­nı tat­min et­me açı­sın­dan eko­no­mik bir bi­rim ol­du­ğu sü­re­ce, eş­cin­sel­ler sap­kın ola­rak gö­rül­me­ye mec­bur­dur: eş­cin­sel er­kek, eşin ve ço­cuk­la­rın ih­ti­yaç­la­rı­nın te­min eden ki­şi ola­rak er­ke­ğin ro­lü­ne, eş­cin­sel ka­dın ise, an­ne ve eş ro­lü oy­na­ma­ya uy­gun gö­rül­me­mek­te­dir. Çağ­daş a­i­le sa­de­ce için­de bu­lu­nan­lar için bir ha­pis­ha­ne de­ğil­dir, ay­nı za­man­da da onun­la il­gi­li cin­si­yet ro­lü ste­re­o­tip­le­ri­ne uy­ma­yan­la­rı kö­le­leş­ti­rir.

Bu, Marks ve En­gels'ten bu ya­na çe­şit­li Mark­sist­le­rin ge­liş­tir­miş ol­du­ğu a­i­le ve eş­cin­sel­le­rin ezi­li­şi te­o­ri­si­nin sa­de­ce kı­sa bir öze­ti­dir. An­cak bu­nun ba­zı ki­lit özel­lik­le­ri­ni vur­gu­la­ma­ya de­ğer. İlk ola­rak, Mark­sizm eş­cin­sel­le­rin ezi­li­şi­nin ka­pi­ta­liz­me na­sıl ya­pı­sal ola­rak bağ­lı ol­du­ğu­nu açık­lar. Eş­cin­sel­le­rin ezi­li­şi, ge­ri­ci fi­kir­le­rin ba­sit bir bi­çim­de so­nu­cu de­ğil­dir; as­lın­da, söz ko­nu­su fi­kir­ler, ka­pi­ta­list top­lum­da zor­lan­dı­ğı­mız ya­şam tar­zı­na da­yan­mak­ta­dır. Ka­pi­ta­list top­lu­mun iti­ci gü­cü ve mer­ke­zi çe­liş­ki­si, sö­mü­rü­dür. An­cak ka­pi­ta­liz­min ta­rih­sel ge­li­şim şek­li, ezil­me şe­kil­le­ri­nin oluş­ma­sı­na yol aç­mış­tır; bun­lar ka­pi­ta­lizm­le öy­le­si­ne iç içe geç­miş­tir ki, ba­sit bir bi­çim­de re­form­la dü­zel­ti­le­mez. Eş­cin­sel te­o­ris­yen­ler, eş­cin­sel­li­ği sı­nıf sö­mü­rü­sü­nün bir yan ürü­nü ola­rak açık­la­dı­ğı için, Marx'ı, eş­cin­sel­li­ği kü­çüm­se­di­ği yo­lun­da eleş­ti­rir­ler­di. On­la­rın id­di­a­sı­na gö­re, as­lın­da eş­cin­sel­le­rin ezil­me­si­nin kö­ke­ni, eş­cin­sel­ler ile he­te­ro­sek­sü­el­ler ara­sın­da­ki ka­lı­cı bir düş­man­lı­ğa da­yan­mak­tay­dı. Ba­zı­la­rı söz ko­nu­su he­te­ro­sek­siz­min, di­ğer tüm ezil­me­le­rin ve top­lu­mun sı­nıf­la­ra bö­lün­me­si­nin kö­ke­ni ol­du­ğu­nu bi­le id­di­a edi­yor­du. İl­ginç­tir ki, bu in­san­la­rın pek ço­ğu, ka­pi­ta­lizm için­de eş­cin­sel­le­rin kıs­mi iler­le­me­le­ri­ni; bir za­man­lar de­ğiş­mez ola­rak gör­dük­le­ri eş­cin­sel­le­rin ezil­me­si­nin, eş­cin­sel iş­yer­le­ri­nin ya­yıl­ma­sıy­la, ken­di­ni top­la­ya­rak ve ya­sa­lar­da de­ği­şik­lik­ler için ses­siz­ce lo­bi­ler ya­pa­rak or­ta­dan kal­dı­rı­la­bi­le­ce­ği bi­çi­min­de yo­rum­la­dı­lar.

Eş­cin­sel­le­rin ezil­me­si ko­nu­lu Mark­sist te­o­ri hak­kın­da­ki ikin­ci nok­ta da, sa­de­ce ezil­me­nin ken­di­si­ni de­ğil, eş­cin­sel son­ra­sı bir dün­ya­da ya­şa­dı­ğı­mız gi­bi ha­ta­lı fi­kir­le­rin ne­den tu­tu­na­bi­le­ce­ği­ni de açık­la­ma­sı­dır. Top­lum­da­ki sı­nıf ay­rım­la­rı­nı gör­mek sa­de­ce ezil­me­yi açık­la­ma­nın anah­ta­rı de­ğil­dir. Ay­nı za­man­da di­ğer ezil­me te­o­ri­le­ri­nin sı­nıf te­me­li­ni de or­ta­ya çı­ka­rır. Or­ta sı­nıf­la­rın top­lum için­de key­fi­ni çı­kar­dık­la­rı avan­taj­la­rın ve or­ta sı­nıf­tan eş­cin­sel­le­rin çe­liş­ki­li ko­num­la­rı­nın, on­la­rın ken­di de­ne­yim­le­ri­ni ve sı­nıf çı­kar­la­rı­nı na­sıl tüm eş­cin­sel­ler için st­ra­te­ji­ler ola­rak yan­sıt­tık­la­rı­nı.

Sınıfın merkeziliği

Eş­cin­sel­le­rin ezil­me­si­ne kar­şı mü­ca­de­le ta­ri­hi, sı­nıf mü­ca­de­le­si ve sos­ya­lizm ta­ri­hi­ne bağ­lı­dır. Ve, iş­çi sı­nı­fı her sal­dı­rı­ya kar­şı­lık ver­di­ğin­de, sı­nıf ay­rım­la­rı da­ha açık ha­le ge­lir. Bu, Rus sos­ya­list Ale­xand­ra Kol­lon­ta­i'nin, fark­lı sı­nıf­lar­dan ka­dın­lar ara­sın­da ne­den ka­dın­la­rın kur­tu­lu­şu için bir bir­lik sağ­la­na­ma­ya­ca­ğı­nı an­la­tır­ken açık­ça an­la­mış ol­du­ğu bir şey­di: "Be­lir­li ko­şul­lar­da tüm sı­nıf­lar­dan ka­dın­la­rın kı­sa va­de­li gö­rev­le­ri ça­kış­sa da, uzun va­de­de ha­re­ke­tin yö­nü­nü ve kul­la­nı­la­cak tak­tik­le­ri be­lir­le­ye­cek olan iki kam­pın ni­ha­i he­def­le­ri kes­kin bir bi­çim­de fark­lı­laş­mak­ta­dır." Ba­sit­çe an­la­tı­lır­sa, sı­nıf çı­kar­la­rı ezi­len­le­ri ayı­rır ve ça­lı­şan sı­nıf­tan eş­cin­sel­le­rin, di­ğer iş­çi sı­nı­fın­dan in­san­la­rın ya­nın­da sa­vaş­mak­tan, ta­ma­men fark­lı bir gün­de­me sa­hip olan eş­cin­sel top­lu­lu­ğu­nun ege­men sı­nıf ke­sim­le­riy­le bir­leş­mek­ten da­ha faz­la ka­zanç­la­rı var­dır. Ço­ğu za­man, iş­çi sı­nı­fı için­de­ki bö­lün­me­ler çok güç­lü gö­rü­nür. Eş­cin­sel­ler ile he­te­ro­sek­sü­el­ler ara­sın­da, si­yah­lar­la be­yaz­lar ara­sın­da, ka­dın­lar­la er­kek­ler ara­sın­da vs. An­cak, ne za­man iş­çi­ler mü­ca­de­le et­se, bu ay­rım yı­kı­lır. Bu, iş­çi sı­nı­fı­nın ilk kez ik­ti­da­ra gel­di­ği 1917 Rus Dev­ri­mi'nde açık­ça gö­rül­dü. Bu­nu ya­par­ken, pek çok ge­ri­ci fi­kir çök­tü.

Ara­lık 1917'de, dev­rim­den sa­de­ce iki ay son­ra, Bol­şe­vik­ler eş­cin­sel­li­ğe kar­şı tüm ya­sa­la­rı or­ta­dan kal­dır­dı­lar. Ay­nı za­man­da, ta­lep üze­ri­ne kür­taj ya­sal ha­le ge­ti­ril­di, is­tek üze­ri­ne bo­şan­ma sağ­lan­dı ve rı­za ya­şı ya­sa­la­rı kal­dı­rıl­dı. La­u­ris­ten ve Thors­tad'ın da be­lirt­ti­ği gi­bi:

Rus Dev­ri­mi­nin do­lay­sız bir yan ürü­nü olan, cin­sel­lik­le il­gi­li ko­nu­lar­da or­ta­lı­ğı ka­sıp ka­vu­ran re­form­lar, ye­ni bir cin­sel öz­gür­lük at­mos­fe­ri ya­rat­tı. Ba­tı Av­ru­pa ve Ame­ri­ka'da­ki cin­sel öz­gür­lük ha­re­ke­ti­ne hız ve­ren bu at­mos­fer, bi­linç­li ola­rak eş­cin­sel­li­ği kap­sa­ya­cak bi­çim­de ge­niş­le­til­di. "Eş­cin­sel­le­ri şeh­rin ge­ri ka­la­nın­dan ayı­ran du­var­la­rın yı­kıl­ma­sı­nın ge­rek­li ol­du­ğu söy­len­di"... Bu yak­la­şım ge­nel ola­rak nü­fu­sun ge­ri ka­la­nın­ca da pay­la­şı­lı­yor­du. Bol­şe­vik­ler al­tın­da­ki Sov­yet yak­la­şı­mı, eş­cin­sel­li­ğin kim­se­ye bir za­ra­rı ol­ma­dı­ğı yö­nün­dey­di...

Yüz­yı­lın ba­şın­da, 1917'de, sa­de­ce iki ay için­de Bol­şe­vik­ler, baş­ka her­han­gi bir yer­de on yıl­lar için­de ya­pı­lan­dan çok da­ha faz­la­sı­nı ba­şar­dı­lar. Dev­rim­ci ka­za­nım­lar Sta­lin ile ter­si­ne çev­ril­se de, dev­ri­min or­ta­ya çı­kar­dı­ğı eş­cin­sel ve lez­bi­yen ka­za­nım­la­rı, o gün­den bu ya­na ço­ğu Ba­tı ül­ke­sin­de el­de edi­len­den da­ha faz­lay­dı.

Bu­gün, sı­nı­fı eş­cin­sel po­li­ti­ka­nın kal­bin­de­ki ye­ri­ne ge­ri koy­ma şan­sı, yıl­lar­dır ol­du­ğun­dan da­ha faz­la. Son bir­kaç yıl­da, eş­cin­sel ve lez­bi­yen­le­re kar­şı yak­la­şım­da bir de­ği­şik­lik gör­dük. İş­çi sı­nı­fı­nın ço­ğun­lu­ğu­nun ay­rı­mı red­det­ti­ği ar­tık şüp­he­siz bir bi­çim­de doğ­ru. Ör­ne­ğin, "ka­nun­lar önün­de eş­cin­sel­ler ve lez­bi­yen­ler nü­fu­sun ge­ri ka­la­nıy­la ay­nı hak­la­ra sa­hip ol­ma­lı" di­yen in­san­la­rın yüz­de­si, 1991'de 65 iken, 1995'te 74'e yük­sel­di. Ye­tiş­kin­ler ara­sın­da rı­za­ya da­ya­lı eş­cin­sel iliş­ki­le­rin ya­sal ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ne inan­la­rın yüz­de­si, 1977'de 58 iken, 1993'te 74'e yük­sel­di. Hat­ta, sık sık eş­cin­sel kar­şı­tı ön­yar­gı­yı alev­len­dir­mek için kul­la­nı­lan bir ko­nu­da, eş­cin­sel bir in­san öğ­ret­men ol­ma­lı mı ol­ma­ma­lı mı so­ru­su, ve­ri­len ce­vap­lar bi­le, 1983'te bu ko­nu­da ço­ğun­lu­ğun gö­rü­şü bu­nun ka­bul edi­le­me­ye­ce­ği yö­nün­de (%53) iken, 1993'te ço­ğun­lu­ğun bu­nu ka­bul edi­le­bi­lir bul­du­ğu­nu (%55) gös­ter­di.

Yıl­lar­ca, Mad­de 28'in yü­rür­lü­ğe so­kul­ma­sın­dan tu­tun da, eş­cin­sel­ler ve lez­bi­yen­le­rin or­du­ya alın­ma­sı­nın ya­sak­lan­ma­sı­na dek, eş­cin­sel­ler ve lez­bi­yen­ler Mu­ha­fa­za­kar­la­rın sal­dı­rı­la­rın­dan mus­ta­rip ol­du­lar. Bu ne­den­le, da­ha faz­la to­le­rans va­a­din­de bu­lun­mak­la kal­ma­yıp, ka­bi­ne­sin­de ilk kez açık­ça eş­cin­sel bir Par­la­men­to Üye­si bu­lun­du­ran hü­kü­me­tin se­çil­me­si ye­ni bir iyim­ser­lik duy­gu­su­na yol aç­tı. An­cak, Tony Bla­ir'in ken­di­si, sa­de­ce fo­toğ­raf­la­ra poz ver­me şan­sı açı­sın­dan de­ğil, ide­o­lo­jik ola­rak da çe­kir­dek a­i­le fik­ri­ne ka­ti bağ­lı­lı­ğı­nı gös­ter­di. Çe­kir­dek a­i­le onun "Ye­ni Bri­tan­ya" viz­yo­nun­da ha­ya­ti bir rol oy­nu­yor. Sağ­lık, eği­tim ve be­kar ebe­veyn­le­re yö­ne­lik sal­dı­rı­la­rın hep­si, yü­kü a­i­le­ye kay­dır­mak­la il­gi­li.

Ve Ye­ni İş­çi Par­ti­si­nin cin­sel­lik ko­nu­sun­da­ki li­be­ral kim­li­ği ne olur­sa ol­sun, dün­ya­ya bir göz at­mak, ka­pi­ta­lizm kri­ze düş­tük­çe ve sağ ka­nat in­san­la­rın umut­suz­lu­ğu­nu ör­güt­le­me­ye ça­lış­tık­ça, ani ho­mo­fo­bi yük­se­liş­le­ri­nin ola­bi­le­ce­ği­ni gös­te­ri­yor. 1950'ler­den da­ha dü­şük bir se­vi­ye­de de ol­sa, eş­cin­sel­le­rin ezi­li­şi de­vam edi­yor. Bu ken­di için­de in­san­la­rın ya­şam­la­rı­nı ka­rar­tı­yor ve, Bir­le­şik Dev­let­ler'de­ki Hı­ris­ti­yan Ko­a­lis­yon'dan Fran­sa'da­ki Le Pen'in Mil­li Cep­he­si­ne dek çe­şit­li grup­la­rın ça­ba­la­rı göz önü­ne alın­dı­ğın­da, bu­nun gö­re­ce dü­şük dü­zey­ler­de kal­ma­sı­nı bek­le­mek ap­tal­ca olur­du.Ay­nı za­man­da Mark­siz­min al­ter­na­tif­le­ri de kriz­de. Di­ğer ra­di­kal kap­sam­lı güç çe­şit­le­ri gi­bi, eş­cin­sel ha­re­ke­ti de 1980'ler­de İş­çi Par­ti­si so­lu­nun re­for­miz­mi­ne sap­lan­dı. Bu­nu, fi­kir­le­ri­nin da­ha da güç­lü bir bi­çim­de çö­kü­şü iz­le­di. Bir­le­şik Dev­let­ler'de­ki Qu­e­er Na­ti­on ve Bri­tan­ya'da­ki O­ut­Ra­ge gi­bi grup­la­rın kim­lik po­li­ti­ka­la­rı ve tak­tik­le­ri, ra­di­kal­leş­miş lez­bi­yen ve eş­cin­sel­ler ara­sın­da or­to­doks­luk ha­li­ne gel­miş­ti ki, eş­cin­sel ha­re­ke­tin te­o­ris­yen­le­ri as­lın­da mü­ca­de­le edi­le­cek bir şey ol­du­ğu fik­ri­ni terk et­ti­ler. Bun­lar­dan hiç­bir eş­cin­sel­le­rin ve lez­bi­yen­le­rin, ezil­me­ye kar­şı bir mü­ca­de­le yön­te­mi ola­rak oto­ma­tik ola­rak dev­rim­ci sos­ya­liz­me dön­me­si an­la­mı­na gel­mi­yor. Pek ço­ğu sis­tem içi re­form­la­ra umut bağ­lı­yor. An­cak, bu­ra­da, son yir­mi yıl­dır ken­di ken­di­ni ata­mış eş­cin­sel li­der­le­rin ta­dı­nı çı­kar­dı­ğı ra­di­kal­lik ci­la­sı yok. Bu­nun so­nu­cu ola­rak, Mark­sizm, ken­di­si­ne im­kan­sız bir or­ta sı­nıf ya­şa­mı­nı tak­lit et­me­si­nin söy­len­me­sin­den bı­kan ve önü­müz­de uza­nan kes­kin top­lum­sal ça­tış­ma­la­rın sa­vaş ala­nın­da eş­cin­sel kur­tu­lu­şun bay­ra­ğı­nı gör­mek is­te­yen eş­cin­sel­ler ve lez­bi­yen­ler ara­sın­da is­tek­li bir din­le­yi­ci kit­le­si bu­la­bi­lir.

SON SAYI