Darbeye hayır: Mısır Devrimi'nin yanındayız!

ETKİNLİKLER
Tipografi
  • Daha Küçük Küçük Orta Büyük Daha Büyük
  • Varsayılan Helvetica Segoe Georgia Times

DSİP İzmir İl Örgütü, Mısır'da yapılan darbeye karşı 8 Temmuz'da bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde 18:30'da yapılan basın açıklamasında "Dur de, dur de, darbelere dur de" sloganı atıldı.

DSİP üyesi Ayşin Altun'un okuduğu basın açıklaması şu şekildeydi:

"Ocak 2011'den bu yana devam eden Mısır devriminin talepleri geçtiğimiz yıl yapılan seçimle başa geçen Mursi/Müslüman Kardeşler tarafından karşılanamadı. Göreve geldiği gün, "Bütün Mısırlıların Başkanı" olacağını vaad eden Mursi, giderek halkı (kendisinden yana ve karşı olanlar şeklinde) ikiye bölen, kutuplaştıran bir tavır içine girdi. Halkın şikayetçi olduğu ekonomik sorunlara, işsizliğe ve yoksulluğa çare aramak yerine, dindar ama inancını kendi seçtiği gibi yaşamak isteyen bir halka kendi din anlayışını dayatmaya öncelik verdi. Mursi, geçen kasım ayında çıkardığı kararname ile kendisine yeni anayasa kabul edilene kadar, yargı denetimini etkisiz kılacak ölçüde olağanüstü yetkiler tanımaya girişti. Yaptığı atamalarla askeri ve yargıyı yedeğine aldığına inandı. Ordunun imtiyazlarını arttırdı. Aralık ayında, taslağı uzlaşma ile değil dayatma ile hazırlanan ve halkın sadece yüzde 32'sinin katıldığı bir referandumla kabul edilen anayasada ifade özgürlüğünü, kadınların ve azınlıkların haklarını kısıtlayıcı maddelere yer verdi. Uygulanan neo liberal politikalar neticesinde Mısır son yılların en ağır krizine yuvarlandı. Benzin ve buğday dahil temel ihtiyaç maddelerinde kıtlık yaşanmaya başladı. Krize rağmen orduya harcanan bütçe arttırıldı. Devrim sırasında insanları öldürenler Mursi iktidarı sırasında da kollandılar, hapistekiler salındılar. Bunlar, toplumdaki kutuplaşmayı tırmandırdı. Öyle ki Mursi giderek genişleyen bir kesimin gözünde "Yeni Mübarek" olarak görülmeye başladı; özgürlük yanlıları onu "Yeni firavun" ilan ettiler ve istifasını isteyen gösterilere başladılar.
İşte bu koşullar altında Mısır'daki muhalefet yüz binlerin aktif bir şekilde katıldığı milyonlarca insanın imza verdiği bir kampanya ile Mursi'nin istifasını isteyerek yeniden harekete geçtiler. Mursi 13 milyon oyla seçilmişti ancak istifası için 22 milyon seçmen imza verdi. Mursi bu isteğe de burun kıvırınca on milyonlarca Mısırlı 30 Haziran'da sokağa döküldü. Mısır'da yeni bir devrimci dalganın yükselmesi ile imtiyazlarını kaybetmek istemeyen ordu Müslüman Kardeşler hükümetine karşı bir darbe yaparak kendileri ile uyumlu yeni bir hükümet kurulması için adım attı.

Her ne kadar halkın iradesine paralelmiş gibi görünse de, her ne kadar iktidarı hemen sivil bir yönetime bıraksa da ordunun bu girişimi bir darbedir. Darbelere yakından aşina olan bir halk olarak biliyoruz ki darbenin iyisi kötüsü olamaz. Bugün Müslüman Kardeşlere saldıran namaz kılanların üzerine ateş açan darbeciler yarın Mısır'ın yoksullarına, ezilenlerine, devrimcilerine saldıracaktır. Darbeler vesayetçi anlayışı geliştirirler, egemen sınıflara hizmet ederken, emekçilere düşmandırlar.

Biz inanıyoruz ki Mısır halkı daha evvel Mübarek rejimini devirdiği gibi, askeri konseyin iktidarına son verdiği gibi şimdiki askeri darbeyi ve onun gayrimeşru hükümetini de devirerek yoluna devam edecektir.

Türkiye'de de darbe tartışmaları son hızla devam ediyor. İktidar partisi ve bazı kesimler Gezi Parkı eylemlerinin bir darbe girişimi olduğuna inanıyorlar ya da öyle görünüyorlar.

Bir neoliberal kibir ile %50'lik oy desteğine yaslanarak dediğim dedikçi olan, aşağılayan, umursamayan, kendisi gibi düşünmeyenleri dışlayan bir üslup giderek arttı. Bu üslup Kürtaj yasağı, kentsel dönüşüm, HES, Nükleer Santral, Kömürlü Termik santral yapımları, 3. Köprü, bu köprüye Yavuz Sultan Selim adının verilmesi, her yere inşaat yapma hırsı, Taksim'i yaylaştırma projesi, kamusal alanların özel sermayeye devri, internet yasaklarının gündeme gelmesi, dindar nesil yetiştirme vurgusu, Alkol yasaklaması, Çamlıca'ya cami yapılması, ertesi gün hapının kullanımının reçeteye bağlanması, Emek sinemasının yıkımı gibi yasakçı, görmezden gelen adımların biriktirdiği öfke Gezi Parkındaki 6 ağacı korumak isteyenlere yönelik vahşi saldırı karşısında patladı. Milyonlarca insanın öfkesinin bir anlık patlamasına vahşice saldırılmasının üzerine büyüyen öfkeyi okuyamayan Ak Parti iktidarı şimdi bir cadı avı yürütüyor. Çözümü istemeyenlerin bir tertibi olarak göstermeye çalışıyorlar Gezi Parkı sürecini.

Oysa son günlerde sokağa çıkan milyonlar polis şiddetine karşı çıkıyorlar. Özgürlük istiyorlar. Neo liberal kibire ve hırsa karşılar. Ama aynı zamanda darbeye de karşılar. O sebeple eylemlerinden faydalanmak isteyen darbecilere asla prim vermediler, vermiyorlar da.

Ancak bir süredir bize darbe tehlikesi geçti diye anlatan Ak Parti hükümetinin bu isyan dalgası karşısında darbe tehdidi iddiası ile ortaya çıkması kendi söylemine inanmadıklarını göstermektedir. Haksız da değildirler. Darbe tehdidi Türkiye'de tamamen ortadan kalkmamıştır. Ancak bunun da yine sorumlusu gerekli adımları atmayan iktidarın kendisidir.

Bir darbe girişiminin parçası olduğunu bildiğimiz Hrant'ın öldürülmesine karışan devlet görevlilerini terfi ettiren, bakan yapan bu hükümettir.

12 Eylül referandumunda alınan bir kararla askeri harcamalar şeffaflaşacakken, gizli kalması için yasa çıkaran bu hükümettir.

Askerlerin de sivil mahkemelerde yargılanmasının önü açılmış olmasına rağmen Uludere Katliamının davası askeri mahkemeye havale edilmesi de yine bu hükümet zamanında olmuştur.

Hükümet gerçekten darbelerden korunmak istiyorsa sokakta hakkını arayanlara saldırmaktan vazgeçmeli. Yeni demokratik bir anayasa için adımlarını hızlandırmalıdır. Çözüm sürecinde Kürt halkının attığı adımlara paralel adımlar atmaya başlamalıdır. Tüm askeri birimler savunma bakanlığına bağlanmalı, Milli Güvenlik Kurumu dağıtılmalıdır. Jandarma gücü dağıtılmalıdır. Ordunun sermaye ile ilişkisi ortadan kaldırılmalıdır. Ordunun siyasete karışması kesinlikle yasaklanmalıdır. Askeri ve askeri olmayan tüm eğitim sisteminden darbeci, ırkçı unsurlar çıkarılmalıdır. Geçmişteki darbeler her yönüyle araştırılmalı, sadece darbe yapanlar değil darbeye bulaşmış olan önde gelen tüm unsurlar yargılanmalıdır. Geçmişteki darbe mağdurlarının, mağduriyetleri elden geldiğince giderilmelidir.

Bilinmelidir ki, özgürlükleri için sokakta olan bizler hükümetin neo liberal politikalarına, anti demokratik uygulamalarına karşı çıktığımız gibi darbelere de, girişimlerine de karşı durmaya devam edeceğiz.

#direnmısır

#direntürkiye"

SON SAYI