AB-Türkiye arasındaki ‘geri gönderme’ anlaşmasının sonucu olarak Midilli ve Sakız adalarından sınır dışı edilen ilk mülteci grubu, 4 Nisan’da Dikili limanına getirildi.
AKP, "Kayserili pazarlığı" sonucunda AB ile ırkçı bir ittifak kurdu. AKP'nin Türkiye'sinde mültecilerin şartları o kadar kötü ki, Yunanistan'da göçmenler Türkiye'ye dönmemek için eylemler yapıyor ve olanca güçleriyle mücadele ediyorlar.
Hükümet, uluslararası hukuku hiçe sayarak, savaştan kaçan göçmenleri geldikleri yerlere, ölümün ve savaşın ortasına geri yolluyor.
Diğer yandan, devletlerin kirli pazarlıklarının konusu olmak zorunda bırakılan, ırkçıların saldırılarına maruz kalan, savaşlarda katliamlara tanık olan mülteciler hakkında bir kez daha ırkçı bir nefret iklimi yaratılmaya çalışılıyor.
Hiçbir mazeret ya da 'gerekçelendirilmiş' bir iddia kabul edilemez. Söz konusu olan mülteciler olduğu zaman, bizlere düşen tek ve en esaslı cümle 'Mülteciler hoşgeldiniz' demektir. Devletlerin, ırkçıların ve savaşların kurbanı olan insanlarla dayanışma göstermek politik bir sorumluluktur. Savaşlardan ve ölümden kaçan insanları bir şablona sokmak çok açık bir ırkçılık örneğidir.
Kapitalizm kriz, yoksulluk, savaş ve ırkçılık demek. Dünyanın her yerinden onlarca devlet Ortadoğu'yu bombalıyor. Bu savaş ortamından kaçanlara ise ırkçı duvarlar örülüyor.
Egemen sınıfların bu politikalarına karşı işçilerin enternasyonal dayanışmasını yükseltmeli ve sınırların kutsallığına karşı mültecileri savunmalıyız.
Bu büyük insanlık krizi karşısında, mültecilerle dayanışma göstermek en acil politik iştir.
Unutmamak gerekir ki, bir gün herkes mülteci olabilir: Mülteciler hoşgeldiniz!
DSİP Merkez Komitesi
06.04.2016
