Bundan 109. yıl önce, 24 Nisan 1915 tarihinde İstanbul’da bulunan Ermeni aydınlarının ve ileri gelenlerinin tutuklanarak sürgüne gönderilmesi, bir halkın yok edilmesinin başlangıcı oldu. Sonuçlarını ve etkisini bugün bile en ağır şekilde yaşadığımız soykırımın anılması bu sene de yasaklandı. 2010-2019 yılları arasında kesintisiz olarak yapılabilen anmalar ne oldu da bu sene de yasaklandı? Bu sorunun cevabını bekliyor ve yasak kararını verenleri kınıyoruz.
Ermeni Soykırımı ile binlerce köy, kasaba ve şehirde yaşayan bir milyondan fazla insan, güvenlik bahanesiyle zorla hayatta kalmanın mümkün olmadığı çöllere gönderildi. Tehcir edilen Ermenilerin birçoğu daha yollardayken öldürüldü, kalanı ise gittiği yerlerde açlık ve en sefil koşullar nedeniyle hayatını kaybetti. Sayısız Ermeni kadın zorla Müslümanlaştırıldı ve köleleştirildi; Ermeni nineler herkesin bildiği bir sır olarak bugünlere geldi.
Cumhuriyet tarihi boyunca bu soykırım sahiplenildi, gerçekler tersyüz edildi ve olabilecek en vahim şekilde çarptırıldı, kurbanlar fail haline getirildi ve yaratılan “düşman Ermeni” imgesiyle ırkçılık günlük hayatın olağan bir parçasına dönüştürüldü. Bu yüzden soykırım aslında hiç bitmedi; Hrant Dink’in sokak ortasında, Sevag Balıkçı’nın ise askerde öldürülmesi soykırımın artçı dalgalarıydı. Yaratılan ırkçı atmosfer ise işçilerin, emekçilerin, hak arayan, daha fazla demokrasi isteyen, temel özgürlüklerin peşinde koşan herkesin kafasının üzerinde bir Demokles kılıcı gibi sallandırıldı. Devletin baskısına karşı çıkıp da “Ermenici” olmakla itham edilmeyen neredeyse kimse kalmadı.
Bu ırkçı ve antidemokratik atmosferin ortadan kaldırılması için Ermeni Soykırımı’yla yüzleşmek, soykırımın tanınmasını, kurbanlardan af dilenmesini ve uğradıkları maddi/manevi zararların tazmin edilmesini sağlamak gerekir. Ancak yüzleşmenin yapılabilmesi için demokratik bir ortamın varlığına duyulan ihtiyaç ortadadır.
1915’le yüzleşme ve hesaplaşma mücadelemiz devam edecek. DSİP olarak herkesi Ermeni soykırımıyla yüzleşme ve sonuçlarını ortadan kaldırma mücadelesine katılmaya, tüm hak ve özgürlükler mücadelelerini sahiplenmeye ve büyütmeye, soykırımlarla yüzleşmemenin yenilerini ortaya çıkaracağı bilinciyle Gazze ‘de yaşanan soykırıma karşı çıkmaya çağırıyoruzIrkçı Özcan ise vakit kaybetmeden benzer ırkçı uygulamaları Bolu’ya taşıdı.
Bolu'nun ırkçı yasalarla yönetilen özerk bir eyalet olarak davranması kabul edilemez.
Ne yazık ki ırkçı Özcan tek değil. Birçok CHP'li belediye başkanı, ilk iş olarak Arapça işyeri tabelalarını kaldırmaya girişti. Bu uygulamalar düpedüz ırkçılıktır.
Yerel seçimlerden birinci çıkan partinin, ırkçılığı tırmandırması tehlikelidir.
Bu duruma sessiz kalmamalıyız.
Karabük'te, Bolu'da, her yerde yabancı öğrencilerle dayanışalım.
Çok dilli, çok kültürlü bir yaşamı hep birlikte savunalım.
Hedef alınan göçmenlerin yanında duralım.
Irkçılar bir engel bulmadıkları takdirde, ayrımcılık şiddete ve saldırganlığa dönüşecek ve bu yaklaşım göçmenlerle sınırlı kalmayıp tüm ezilenlere ve işçilere yönelecektir.
Irkçılık karşıtlarını ve antifaşistleri omuz omuza karşı koymaya çağırıyoruz.
25.04.2024