ABD’de Columbia Üniversitesi’nde kurulan Gazze Dayanışma Kampı’na polis müdahalesinin ardından öğrencileri eylemleri 70’den fazla üniversiteye yayılmış durumda. Son günlerde kampüs eylemleri Kanada, Avustralya, Britanya, Japonya ve Fransa üniversitelerine de yayıldı. Hafta sonu İtalya, Meksika ve yine Britanya’da on binlerin katıldığı Filistin’e Özgürlük eylemleri gerçekleşti. İsrail’in başkenti Tel Aviv’de ise başını Standing Together isimli sol örgütün çektiği yüzlerce İsrailli ateşkes ve esir anlaşması için sokaklara döküldü ama polisin sert müdahalesine uğradı.
Öğrenciler tüm kampüslerde aynı talepleri dile getiriyor. Okullarının İsrailli donörler, şirketler ve doğrudan İsrail devletine bağlı kurumlarla tüm ilişkilerine son vermesini istiyorlar. Biden yönetiminin de silah yardımını durdurmasını ve İsrail’i ateşkese zorlamasını talep ediyorlar.
Barışçıl eylemler düzenleyen öğrencilere karşı Columbia Üniversitesi Rektörlüğü, New York polis gücünü çağırdı. Gerekçesi ise Yahudi öğrencilerin güvenliğinin olmayışı ve derslerin engelleniyor oluşuydu. Oysa kampüsteki Filistin kampını başlatan öğrenciler Yahudi öğrenciler olmuştu ve polis onlarcasını zorla gözaltına aldı. Öğrenciler ertesi gün daha kalabalık olarak kampı tekrar kurunca bu kez yönetim tüm derslerin online olarak devam edeceğini söyleyerek yüz yüze dersleri yasakladı. Eylemlere katılan öğrencilerin ise disipline verileceğini açıkladı. Yani öğrenciler eğer disiplin süreci işletilebilirse okuldan veya yurttan atılacaklar.
29 Nisan Pazartesi Columbia Üniversitesi yönetimi bir ültimatom vererek öğrencilere saat 14.00’a kadar kampı boşaltmaları talimatı gönderdi. Bunun üzerine daha önceki eylemlere sınırlı destekte bulunan çok sayıda akademisyen ve yüzlerce yeni öğrenci kamp alanına koşarak polise karşı dev bir insan zinciri oluşturdular. Bu sayede polis öğrencilere saldıramadı.
Gece 24.00’dan sonra ise yani tarih 30 Nisan olduğunda öğrenciler Hamilton Binası’na girerek işgal başlattı. Bu son derece tarihi bir an çünkü 1968’in 30 Nisan günü New York polisi, Vietnam savaşını protesto etmek için Hamilton Binası’nı işgal etmiş olan öğrencilere saldırarak 700 öğrenciyi gözaltına almıştı.
Bu tarihi günde Hamilton Binası’na giren öğrenciler bir tarih daha yazarak binanın adını Hind Binası yaptıklarını gösteren bir pankart sallandırdılar. Yüzlerce öğrenci de coşkuyla “Filistin’e Özgürlük” sloganları atmaya başladı çünkü 5 yaşındaki Filistinli çocuk Hind Rajab, kuzeni ve ailesiyle birlikte bir aracın içinde sıkışmıştı ve 15 yaşındaki kuzeninin ölmeden önce aradığı ambulans yetkilisiyle konuşup yardım istemiş ama İsrail ordusu tarafından katledilmişti.
68 Hareketi yeniden
Bilindiği üzere 1968 yılına damgasını vuran öğrenci hareketleri ve daha sonra işçilerin de katılımıyla 68 Devrimi adını alan olaylar ABD’den başlamıştı. Amerika’da ırkçı yasaların hâlâ uygulanmakta olduğu güney eyaletlerinde siyahların başını çektiği Sivil Haklar Hareketi giderek radikalleşiyordu. Siyah Müslüman hareketin en önemli lideri Malcolm X ve siyah Hristiyan hareketin en önemli lideri Martin Luther King Jr. suikastlerle öldürülmüşlerdi. İkisi de son yıllarda radikalleşerek kapitalizme karşı konuşmalar yapıyor ve beyaz işçiler ve öğrencilerle buluşuyordu.
Martin Luther King Jr. suikastinden birkaç hafta sonra nisan ayı ortalarında Columbia Üniversitesi işgal edildi. Öğrenciler hem Vietnam Savaşı’nı protesto ediyor hem de üniversitenin siyahların yaşadığı yoksul bir mahallede yapacağı ve siyahların faydalanamayacağı spor okuluna karşı çıkıyordu.
30 Nisan’da polis Columbia öğrencilerinde saldırdı. Bu sırada ABD’deki olayları takip eden öğrenciler ise iktidarın kadın ve erkek öğrencilerin yurtlarda birbirlerini ziyaret etmesini yasaklayan tutucu yasağına karşı mücadeleye başlamıştı. Hareket hızla yayıldı ve 3 Mayıs’ta polis Sorbonne Üniversitesi’nde saldırdı ama öğrenciler direnerek polisi püskürtmüştü. Mayıs ayının ilerleyen haftalarında artık bir milyondan fazla işçi birçok yerde polisle çatışan öğrencilere destek vermek için grevdeydi.
Bugün birçok yazar Columbia’dan başlayan ve en son Sorbonne Üniversitesi’ne sıçrayan Filistin eylemlerini 68 Hareketi kıyaslıyor. 1968’te siyah öğrencilerin başını çektiği savaş karşıtı eylemlere polis müdahale etmişti. Bugün ise Yahudi öğrenciler savaş karşıtı eylemlerin başını çekiyor. Columbia’daki Gazze Dayanışma Kampı çağrısı iki Yahudi öğrenci topluluğu tarafından yapılmıştı; Jewish Voice for Peace ve Student for Justice in Palestine.
1968’te Sorbonne Üniversitesi’ne polis saldırısı eylemleri Fransa geneline yaymıştı. Bugün de işgallerin başladığı Sciences Po ve Sorbonne Üniversitesi kampüslerine polis saldırmış durumda. Eylemlerin yayılacağı kesin gibi.
1960’lar çevre mücadelelerinin ve cinsel özgürlük taleplerinin başladığı bir dönemdi ve 68 Hareketi sayesinde bu “küçük” mücadeleler dünyayı değiştiren toplumsal hareketlere dönüşmüştü. Bugün iklim aktivistleri de Filistin eylemlerine destek veriyor. Columbia Üniversitesi İklim Okulu mezunlarının yazdıkları açık mektuptaki şu sözler okuyan herkesi heyecanlandırıyor olsa gerek:
“Küresel çapta kampüslerde ortaya çıkan kampları alkışlıyoruz, bu da Üniversitenin bireyleri baskı altında tutabilmesine rağmen bu hareketin susturulamayacağını gösteriyor. Columbia'nın emriyle tutuklanan 100'den fazla öğrenci, bize iklim adaleti ve kesişimsel özgürlük için her gün bedenlerini riske atan toprak savunucularını hatırlatıyor. Bize şunu hatırlatıyorlar: ‘100 gülü öldürebilirsiniz ama baharın gelişini engelleyemezsiniz.’ Filistin'i hayatımız boyunca özgürleştirmeye yönelik bu adanmışlık, öğrencilerin şu sloganlarında somutlaşıyor: ‘İfşa edin! Anlaşmalardan çekilin! Daha fazla açığa alma, daha fazla tutuklamaya hayır! Durmayacağız! Dinlenmeyeceğiz!’… Bilim, çevresel adaletin savaş ve ırk ayrımcılığından uzak durmayı gerektirdiğini ve sivil itaatsizliğin iklim acil durumunu aşmak için hayati önemde olduğunu kanıtlıyor. İklim Okulu'nun misyonu bu nedenle öğrencilerin muhalif olma haklarını savunmayı ve ‘apartheid’in tasfiye davasını desteklemeyi zorunlu kılmaktadır… Savaş ve istikrarlı bir iklim bağdaşmaz. ABD ordusu, 140 ülkeyi geride bırakarak en büyük kurumsal sera gazı yayıcısı konumunda ve İsrail'in 2023'te Gazze'ye uyguladığı kuşatmanın ilk iki ayı tek başına ‘iklim açısından en savunmasız 20 ülkenin’ yıllık emisyonlarını geride bıraktı. İklim acil durumu açıkça askeri-endüstriyel kompleksin ortadan kaldırılmasını gerektiriyor. Bu nedenle, Üniversitenin yatırımlarını ahlaki açıdan kınanabilir ve bilimsel açıdan sakıncalı buluyoruz ve soykırım, apartheid ve savaştan kâr sağlayan fosil yakıt şirketleri de dahil olmak üzere bu tür firmaların tamamen tasfiye edilmesini talep ediyoruz… ”[1]
Belki yeni bir hareketin doğduğunu iddia etmek için henüz fazla erken ama yukarıdaki eylemlere ve mektupta yazılanlara baktıkça heyecanlanmakta haksız değiliz.
Özdeş Özbay
[1] https://acikradyo.com.tr/editorden/universiteler-olmadan-iklim-bilimi-olamaz-ve-ozgur-filistin-olmadan-iklim-adaleti-olamaz