Filisitine Özgürlük Platformu, İzmir'de sokağa çıktı. Aynı anda dünyanın birçok yerinde Gazze halkıyla dayanışma eylemleri vardı.
İsrail'in Batı devletleri destekli katliamın protestonun başında Gazze'de katledilen şair Rıfat el-Arir'in ölen yazdığı şiir okundu.
Ölmeliysem, Bir Mesel Olsun bu Ölüm
Eğer Ölmeliysem ben
Sen yaşamalısın benim hikâyemi anlatmak için
Eşyamı satıp savıp
Bir parça kumaş satın almak için
Biraz da ip
(beyaz olsun, uzun da bir kuyruğu)
Ki Gazze’de bir yerlerde bir çocuk
Cennetin gözünün içine dalıp gitmiş,
Babasını beklerken –
Hani kimseye, kendi tenine ve bedenine bile
Elveda bile demeden gitmiş babasını beklerken –
Uçurtmayı görüversin birden o çocuk
Yukarılarda bir yerde
Benim uçurtmamı, hani o senin yaptığın
İşte onu
Ve bir an için sansın ki bir melek var orda
Sevgiyi yeryüzüne geri getiren
Eğer ölmeliysem ben
Bırak umut getirsin bu ölüm
Filistin'e Özgürlük Platformu adına Hacer Yeşilçay ve Sıdıka Çetin konuştu.
Açıklamanın tam metni:
Gazze’de haftalardır süren katliama dur demek için buluştuk ama dün Yemen’de ABD ve İngiltere’nin gerçekleştirdiği bombalı saldırılara da ses çıkartmak zorundayız. 2015 yılından Yemen’de süren askeri çatışmalar, gerilim ve savaşta on binlerce insan ölmüştü. Dün gerçekleştirilen saldırıda başkent Sana ve birçok bölge gece yarısı iki emperyalist devletin orduları tarafından bombalandı. 76 nokta hedef alındı. Saldırının ardından ABD, İngiltere, Avustralya, Bahreyn, Kanada, Danimarka, Almanya, Hollanda, Yeni Zelanda ve Güney Kore'den yapılan ortak açıklamada, "amacın Kızıldeniz'de gerilimi azaltmak ve istikrarı yeniden sağlamak" olduğu belirtildi. Bunun baştan sona yalan olduğunu biliyoruz. Saldırının nedeni Yemen'in çoğunu kontrol eden Husi hareketinin, İsrail'e karşı çıkması ve Filistin direnişinden yana olmasıdır. Bu saldırı gerilimi azaltmak bir yana Gazze merkezli savaşın daha geniş bir alana yayılmasına neden olabilir.
İsrail’in en büyük destekçisi ABD gezegenin her yerinde kan dökmeye ve patronluk taslamaya devam ediyor.
Gazze için, Filistin için, Gazze’de acil ateşkes talebimizi bir kez daha haykırmak için buradayız. Biz bu basın açıklamasını yapacağımızı duyurduktan sonra Güney Afrika’nın İsrail’i Gazze’de soykırım yapmakla suçladığı dava Lahey'de Uluslararası Adalet Divanı'nda görülmeye başlandı. Duruşma sırasında Güney Afrika'yı temsil eden diğer bir avukat Blinne Ni Ghralaigh konuşmasında şunları söyledi:
Dünya Gıda Programı'na göre şu anda Gazze'de her beş kişiden dördü kıtlık ya da felaket türünde bir açlıkla karşı karşıya.
Uzmanlar, açlık ve hastalık risklerinden kaynaklanan ölümlerin, bombalamalardan kaynaklanan ölümlerden çok daha fazla olabileceği konusunda uyarıyor.
Her gün ortalama 247 Filistinli öldürülüyor. Bunlar arasında her gün 48 anne, her saatte iki anne ve her gün 117'den fazla çocuk bulunuyor.
Hiçbir azalma emaresi göstermeyen mevcut saldırı hızla devam ederse, her gün en az üç sağlık görevlisi, iki öğretmen, birden fazla BM çalışanı ve birden fazla gazeteci öldürülecek.
Her gün ortalama 629 kişi yaralanacak. Her gün en az 10 Filistinli çocuğun bir veya her iki bacağı kesilecek, çoğuna anestezi yapılmadan."
Bu yüzden tüm dünyada milyonlarca aktivist bir soykırımdan söz ediyoruz.
Dile kolay, tam 97 gündür Gazze yakılıp yıkılıyor. Filistin halkı dünyanın gözü önünde öldürülüyor.
Uluslararası insan hakları kuruluşları hafta başında şu açıklamayı yayınladılar: "Gazze’de hayatını kaybeden Filistinli sayısı 22 bin 835’e yükseldi. Gazze Sağlık Bakanlığı son 24 saat içinde İsrail saldırılarında en az 113 kişinin öldüğünü, 250 kişinin de yaralandığını bildirdi. Hâlâ enkaz altında oldukları tahmin edilen en az 8 bin kişi ise kayıp durumda.
Öldürülenlerin 11 bini aşkınının çocuk ve 6 bine yakınının kadın olduğunu biliyoruz. Öldürülenlerin yüzde 90’ı sivil.
Dünyanın gözü önünde bir halk yok ediliyor, bir soykırım yaşanıyor.
Hala ateşkes yok, İsrail hala durmuyor.
Her 10-15 dakikada bir çocuk öldürülüyor.
226 sağlık çalışanı katledildi.
Gazze’de yaşananları aktarmaya çalışan basın mensupları hedef alındı, 110 gazeteci öldürüldü.
135 sağlık merkezi hedef alındı. 165 basın merkezi enkaza döndü. Bu aktardıklarımızın hiçbirisi basitçe bir sayı değil. 2,3 milyonluk nüfusun 2 milyona yakını yerinden, evinden edildi. Sağlık merkezlerinin yarısından fazlası yok edildi. Camiler, kiliseler, su sanitasyon merkezleri yok ediliyor. Bir halk, bir şehir yok ediliyor gözlerimizin önünde.
İsrail’in katliamlarını sona erdirmeye niyetinin olmadığını ise İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın açıklamaları gösteriyor. Gallant bölgede "kısıtlı bir Filistin Yönetimi" bölgede güvenlik kontrolünün İsrail’de olacağını belirtti.
Bu yüzden soykırım yaşanıyor diyoruz ve İsrail’in savaş suçları nedeniyle yargılanması için mücadele ediyoruz.
Sivilleri, çocukları, kadınları, sağlık çalışanlarını, basın mensuplarını bütün savaş kurallarını yok sayarak hedef alan, katleden İsrail bir yandan ağır bir savaş suçu işlerken aynı anda bu suçu işlemeye devam edeceğini de ilan etmiş oluyor.
Bu gerçekleri hiç ara vermeden dile getirmeye devam edeceğiz.
Kitlesel bir katliamın kanıksanmasına, bu soykırım girişiminin “normalleştirilmesine” asla ama asla izin vermeyeceğiz. Kayıplarımızı hatırlatacağız, her çocuğun, her kadının her Gazzelinin adını hafızalarımıza kazıyacağız, hafızalara kazanması için elimizden gelen tüm çabayı göstereceğiz.
Filistinli bir cerrah olan Ghassan Abu Sittah Gazze’de Al Ahli hastanesinin vuruluşunda oradaydı. Ve yaşananlara tanıklık etti. Tüm dünyanın duyması, görmesi için de gördüklerini anlatıyor.
Örneğin, “Öncelikle Al Ahli’yi vurdular . İngiliz hastanesi vurulursa dünya kamuoyundan ne denli bir tepki geleceğini ölçmeyi hedefliyorlardı. Gelen tepkinin cılızlığını görünce diğer hastanelere saldırılarını yoğunlaştırdılar.” diyor.
Örneğin, kuzey Gazze’den güneye giderken dar bir koridordan geçmeye zorlandıklarını anlatırken “koridorun iki yanında yüz tanıma teknolojisiyle donatılmış dürbün ve kameralarla izleniyorduk...Zaman zaman bir kişi gruptan ve çocuklarından ayrılıp götürülüyordu, yol boyunca özellikle yol kenarında terk edilmiş cesetlerin önünden geçirildik.” diyor.
Bu tanıklıklar, her gün televizyonlarda gördüklerimiz öfkemizin büyümesine, sistematik bir şekilde örgütlenen bir kitlesel cinayet karşısında var gücümüzle haykırmamıza neden oluyor.
Bu sesi büyütmek, bu katliamı durdurmak zorundayız.
Unutmayacağımız bir gelişme de İsrail saldırılarını ilk haftasında Avrupa Birliği ülkelerinin Gazze’ye insani yardımın ulaştırılmasını reddetmesiydi.
İsrail’e daha da sert bir şekilde, devlet terörünün tüm mekanizmalarını pervasızca uygulaması için ihtiyaç duyduğu destek bu riyakarlıkların arkasında gizliydi.
Unutmayacağız!
İsrail’in bu cüreti ABD ve İngiltere gibi ülkelere arkasını yaslamasından alıyor.
İsrail’e para ve silah yardımının emperyal bir bağlantıyla sürekli bir şekilde aktarılması ve bu soykırım girişimine aralıksız bir şekilde politik destek verilmesi Filistin’i yalnızlaştırmakla kalmıyor sadece.
21. yüzyılda hemen şimdi dur demek zorunda olduğumuz bir vahşet meşrulaştırılıyor. Abu Sittah, Örneğin, “Bu devirde soykırım olamaz demeyin, dünyanın gözü önünde oluyor. İsrail’in hedefi askeri bir zafer değil Filistin halkının bu topraklardan silinmesi.” diyor.
İşte emperyalizmin desteğinin sonucu bu, hiç kimsenin aklına bile getirmek istemediği yeni bir soykırım girişimi ABD destekli İsrail’in aklından tek bir saniye bile çıkmıyor. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, bölgede Türkiye’nin de aralarında olduğu dört ülkeyi ziyaret etti. Katar’da hiç utanmadan "Filistinli siviller, şartlar elverir vermez evlerine dönebilmeli. Gazze’yi terk etmeleri için baskı yapılamaz, yapılmamalıdır” dedi.
Tüm dünyada Filistin için ses çıkartan milyonlarca insan biliyor: Bugün Gazzeliler evlerine dönemiyorsa, sebebi ABD’nin aktif bir şekilde desteklediği İsrail terörüdür.
Bu koşullarda, Türkiye’de iktidardan da tam bir şeffaflık istemek hakkımız.
İsrail’le Türkiye’nin devletler nezdinde kurduğu askeri ve ticari ilişkiler önce kamuoyuna açıklansın.
Şunu merak ediyoruz: Türkiye limanlarından hangi gemiler İsrail’e hangi malzemeleri taşıyor.
Yanıt verilmesini ısrarla istiyoruz:
Türkiye Cumhuriyeti devleti ile İsrail devleti arasında nasıl bir askeri ve ticari ilişki var?
Devletler arası bu ikili anlaşmalar hemen sona erdirilmeli.
Gazze halkının yanında görünüp, limanlardan gemilerin kalkmasına izin vermek ve İsrail devletiyle ilişkileri normalmiş gibi, olağan zamanlardaymış gibi sürdürmek kabul edilemez.
Sadece İsrail’le de değil, ABD ile kurulan tüm askeri ilişkilere son verilmesini istiyoruz. Türkiye bölgede tüm ülkelerle barışcıl ve diyaloğa dayalı bir ilişki kurmalı ama aynı zamanda 75 yıllık işgal politikalarını durdurmak için İsrail devletini yalnızlaştıracak ve dünya politik arenasındaki desteği ortadan kaldıracak girişimlerde bulunmalıdır. ABD’nin İsrail’e verdiği yayılmacı desteğin sorgulanmasını sağlamanın yolu, bir yandan bölgede barışçıl politikalarla öne çıkmakken aynı zamanda ABD’nin Türkiye’deki askeri üslerinin kapatılmasıdır.
Bir sözümüz de İsrail’e karşı çıkarken genel olarak Yahudileri, özel olarak da Türkiyeli Yahudileri suçlayan, ırkçılık yapan, antisemitist yaklaşımları benimseyenlere. İnsanların Gazze için duyduğu haklı öfkeyi halklar arasına nefretle örülü duvarlar dikmek için kullanmanıza izin vermeyeceğiz.
Gazze için sokağa çıkan, Gazze için haykıran, halkların eşit koşullarda kardeşliğini savunmayı hayat prensibi haline getirenlerin mücadelesinin antisemitizmle hedefinden şaşırtılmasına, barış isteyen kalabalıkların mücadele isteğinin ırkçı fikirlerle bölünmesine izin vermeyeceğiz.
Öfkeliyiz ama umutsuz değiliz. Tüm dünyada milyonlarca insan Gazze’yle dayanışmak için harekete geçti. Ses çıkartıyor, kendi hükümetlerine baskı yapıyor, dayanışma ağlarını örgütlüyor, İsrail’le askeri anlaşmaların dondurulması için yüz binlerce insanın katıldığı eylemler örgütlüyor.
Dünyanın birçok yerinde işçiler, kadınlar, akademisyenler, sanatçılar, sinemacılar, gazeteciler Gazze’yle dayanışmanın gündemde kalması için tüm bedelleri ödemeyi göze alarak çabalıyorlar.
Bugün tüm dünyada İzmir’deki bu basın açıklamamızın da içinde yer aldığı çok sayıda eylem var.
İngiltere’de Londra
ABD’de Washington ve Chicago
Almanya’da Bremen, Mainz, Berlin, Stuttgart, Frankfurt ve Mannheim
İsviçre’de Basel
Danimarka’da Agus ve Kopenhag
Nijerya’da Lagos ve Abuga
Güney Afrika Cumhuriyeti’nde Johannesburg ve Cape Town
Ghana
Sierra Leone
Malezya
Japonya’da Tokyo ve Osaka
Endonezya
Brazilya’da 3 şehirde
Güney Kore
Avustralya’da Adelaide ve Sydney
Fransa’da Paris
İspanya’da Barselona
Ürdün
Güney Kıbrıs’ta Limassol
Avusturya’da Viyana, Graz, Salzburg, Innsbruck, Wiener Neustadt, Linz
İrlanda’da Dublin
Türkiye’de İzmir
Hollanda’da Amsterdam
Kanada
Mauritius
Bangladeş
Yunanistan gibi onlarca ülke ve şehirde Gazze’yle dayanışma eylemleri var.
Bu çabaların sonucunda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun beş hafta önce Gazze konusunda ezici bir çoğunlukla kabul ettiği karar tasarısı, “İvedilikle insani ateşkes çağrısı” yapıyor, sivillerin korunması konusundaki uluslararası yükümlülükleri hatırlatıyor ve “insani yardıma erişimin sağlanması”nı talep ediyor.
Gazze için küresel eylemler sayesinde BM Genel Kurulu’ndan Gazze’de ateşkese ilişkin 27 Ekim’de oylanan ilk kararda 121 ülke lehte oy kullanmışken aralık ayında Gazze’den yana olan ülke sayısı 153’e yükseldi.
İsrail ve ABD’yi yalnızlaştıran tüm dünyada Gazzelilerin çektiği ıstırabı yüreğinin en derinlerinde hisseden milyonlarca insanın umut veren eylemleridir.
Bizler de bu milyonların parçasıyız.
Soykırımı durdurana, Netanyahu’nun savaş suçlarından yargılanmasını sağlayana kadar hiç durmayacağız. Güney Afrikalı kardeşlerimizin mücadelesini, ısrarını devam ettireceğiz.
Her şeyimizle Gazze’nin yanındayız.
Herkesi Gazze için hiç durmadan ses çıkartmaya çağırıyoruz.
Gazze’de ateşkes-Filistin’e özgürlük!