Abdullah Öcalan, açlık grevcilerinin amaçlarına ulaştıklarını söyleyerek, hiçbir tereddütte kalmadan eylemlerine son vermeleri yönünde bir çağrı yaptı. Bu çağrı, milyonlarca insanın yüreğine su serpti. Artık ölüm-yaşam sınırında olan tutsaklar Öcalan’ın çağrısını, yaşamdan yana bir tercih olarak görüp açlık grervini sonlandırma kararı aldılar.
Kürt halkı, bir kez daha direnerek, en çaresiz göründüğü anda politik olarak önemli bir başarı elde etti. Bedeli çok yüksek olan, insanların yaşamın kıyısında verdikleri bir mücadele oldu.Hiçbir mahkum ve tutuklunun kalıcı bir hasar görmediğini umuyoruz. Hiçbir mahkum ve tutuklunun geri dönülmez aşamada olmadığını umuyoruz.
Açlık grevleri, hükümetin süreci geciktiren tutumuna rağmen, anadilde savunma hakkının TBMM gündemine sınırlı da olsa getirilmesi ve İmralı'yla temasın sağlanmasıyla, ölümler yaşanmadan son buldu.
Son bir aylık dönem, Kürt halkının temel haklarının her düzeyde tanınmasının bir zorunluluk olduğunu gösteriyor. Kürt halkı, ulusal kimliğinin tanınması, daha doğrudan bir ifadeyle, hakkı olan siyasal statünün ilan edilmesi için aralıksız mücadele ediyor ve bu mücadelede geçmiş dönemlerle kıyaslanamayacak kadar ileri adımlar atıyor.
Yaşananlar, bir başka gerçeği bir kez daha görmek, duymak, bilmek istemeyenlere gösterdi. Kürt halkı Abdullah Öcalan’ı lideri olarak görmektedir. Kürt sorununun çözümü için atılacak hiçbir adım, bu gerçek atlanarak, Kürt siyasal hareketinin tanıdığı ve liderliğini bir kez daha ilan ettiği Abdullah Öcalan muhatap alınmadan atılamaz. Binlerce tutsak, bu gerçeği bir kez daha devletin tüm kademelerine gösterdi.
Açlık grevleri, sürerken ne kadar kasvetli bir ortamın oluşmasına neden olduysa, bitişiyle, barış sürecinin başlangıcı olabilecek bir iklimin yaratılmasına neden olabilir. Diyarbakır hapishanesinin önünde açlık grevinin bitiş haberini duymak için bekleyen on binlerce insan, ölüm değil çözüm istiyor. Şiddetin, ölümün, acının konuşulması yerine, barışın, kardeşliğin ve gerçek bir eşitliği sağlayacak çözüm önerilerinin konuşulmasını istiyor.
Bu yüzden, şimdi, tam da şimdi barış zamanıdır.
Barış görüşmelerinin başlaması için en uygun zaman bu zamandır!
Barış sürecinin muhatabı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Hükümet, özellikle başbakan, hamaset yüklü nutukları bir kenara bırakmalı ve adım atmalıdır.
Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit tümüyle kaldırılmalı ve Öcalan’ın barış sürecine aktif bir biçimde katılmasının olanakları yaratılmalıdır.
Anadilde eğitim, savunma ve gerçek bir eşitlik hemen sağlanmalıdır.
KCK davasından tutuklu bulunan milletvekilleri, belediye başkanları, BDP üyeleri serbest bırakılmalıdır.
Öcalan’ın belirleyeceği bir listede yer alacak olanların, çözüm ve diyalog sürecinde çalışmalar yapması için İmralı’ya gitmesi, bütün sürecin barışçıl bir temelde şekillenmesi açısından çok önemli bir adım olacaktır.
Kürt halkı, en ağır koşullarda mücadele ediyor ve haklarının tanınmasını istiyor. Batıda, insanların savaş değil, ölüm değil, acı değil; iş, ekmek, adalet istediğini biliyoruz. Savaşın her düzeyde yarattığı tahribatın onarılması ve barış, tek kelimeyle barış milyonlarca insanın özlemi.
Bizler, barış için, batıda büyük bir barış kampanyasının da tam zamanı olduğunu düşünüyor ve tüm yurttaşları barış için harekete geçmeye çağırıyoruz.
Ölüm değil, çözüm istiyoruz!
DSİP adına,
Yıldız Önen, Meltem Oral, Ferhat Kentel, Ferda Keskin, Doğan Tarkan, Roni Margulies, Cengiz Alğan, Volkan Akyıldırım, Orhan Göztepe, Ozan Tekin, Şenol Karakaş